4 Ara 2017

KONUK YAZAR | NEDEN HAYVANLARI SEVMELİYİZ ?


Sevgili Fatmanur'a konuk yazar olduğu ve bu harika yazıyı paylaştığı için çok teşekkür ederim. Kendisinin blogu Girift e gitmek için üzerine tıklayabilirsiniz :) umarım doğru blogu paylaşmışımdır.

°°°°°°°
Mevzu çok derin aslında ama ben en kısa en anlaşılır şekilde sizlere anlatmaya çalışacağım. Değer verdiğimiz her şeyi koruyup kollarız. eşyadan tutun küçük bir kalem bile yeri gelir vazgeçilmez bir parçamız olur onu en iyi şekilde saklarız. 
Pekii neden aynı havayı soluduğumuz hayvanlara değer vermeyelim ki?
Oysaki ortak kullandığımız onca şey varken onları dışlamak en azından saygı göstermek zorunda hissetmeliyiz birazda.

Hayvanlar'ın hepsi değerlidir. 
- aman çok vahşiler uzak durmalı hepsinden! Kediler, köpekler olsun hepsi! 
Diyen milyonlarca insana hitaben onların fıtratında kendilerini korumak mevcut. Ama hiç denmiyor ki nasıl yaklaştın sen o hayvanlara? 

Evet vahşi oldukları gibi hassastır hayvanlar. Hayvanlara yaklaşmanında bir adabı vardır. Sevginizi belli ederseniz sizin için en güzelini yapmak için çabalarlar. Hayvanlar sizin için hiçbir zaman kötü düşünmeyen canlılardır. Sevmeliyiz çünkü sağlıklı bir yaşam için onlar şarttır. Evet bazı hayvanlar olmazsa sağlıksız bir yaşama sahip oluruz sonuçta "yumurta, yoğurt , peynir , süt " gibi besinleri tüketmemizi sağlıyorlar. Hayvanların sayesinde sağlıklı bir yaşama sahip olup onlara karşı zalimce davranmak haksızlık değil mi ? Sevmeliyiz çünkü onlarda bu dünyada yaşayan değerli varlıklardır. Sevmeliyiz çünkü bizim onlara onların da bizlere ihtiyacı var.

"Onları hem sevmeliyiz hem korumalıyız hem değer vermeliyiz."
Bu bizim insanlık görevlerimizden en önemlisidir.

devamını oku
PAYLAŞ:

24 Kas 2017

Saklama Rehberi

                                          

Besinlerin kullanım ömrünü nasıl uzatabileceğinizi biliyor musunuz? Peki ya onları ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi? Eğer siz de benim gibiyseniz, birkaç temel gıda dışındaki hiçbir besin için net bir fikriniz olmadığına eminim. En basitinden, sizce elma ne kadar bir süre saklanabilir? Lezzetini, sertliğini ve tazeliğini yitirmemesi için ne yapmak gerekir? Oturup her besin maddesi için internette araştırma yapmanıza gerek yok: http://saklamarehberi.com, tüm bu bilgilere tek bir kaynaktan ulaşmanızı sağlıyor.

Türkiye’nin ilk ve en büyük derin dondurucu üreticisi olan Uğur Soğutma tarafından hazırlanan (ve tamamen ücretsiz şekilde kullanılabilen) sitede; hamur işleri, süt ürünleri, meyveler, sebzeler ve et ürünleri ile ilgili merak ettiğiniz her bilgi yer alıyor. İlk olarak, tüm bu besinlerin ideal kullanım sürelerinin ne olduğunu, daha sonra da bu kullanım süresini nasıl uzatabileceğinizi öğreniyorsunuz. Tahmin edebileceğiniz gibi, derin dondurucu kullanmak tüm gıda maddelerin daha uzun süre dayanmasını sağlıyor. Ancak, örneğin karidesi derin dondurucuda saklayabilir misiniz? Peki ya yazın aldığınız, lezzetli ve sulu bir karpuzu derin dondurucuya koyup, kışın yiyebilir misiniz? Tüm bu soruların ve çok daha fazlasının cevaplarını Saklama Rehberi web sitesinde kolayca bulabiliyorsunuz. Hepsi bu kadar değil: Sitenin “Alternatif Bilgiler” bölümünde, evde kolayca hazırlayabileceğiniz birbirinden lezzetli tarifler yer alıyor. Evde nasıl mocha yapabileceğimi, meyvelerin kararmasını nasıl önleyebileceğimi, hatta unsuz kekin nasıl yapılacağını bile öğrendim. Laf aramızda, kot pantolonların derin dondurucuda temizlenebileceğinin de haberdar oldum! (Kotu fırçaladıktan sonra bir poşete koyup derin dondurucuda 1 gün boyunca bekletiyorsunuz.  Şaşırtıcı, değil mi?)

Türkiye’nin ilk gıda saklama rehberi olan http://saklamarehberi.com, beni şaşırtacak ölçüde bir içeriğe sahip ve her birini okumaktan büyük keyif aldım. Eğer sizin de bir derin dondurucunuz varsa, bu siteyi muhakkak ziyaret etmelisiniz. Derin dondurucunuz yoksa bile gıdaları nasıl daha sağlıklı tüketebileceğinizi, ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi ve basit, pratik, lezzetli tarifler ile ipuçlarını Saklama Rehberi web sitesinden öğrenebilirsiniz.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

devamını oku
PAYLAŞ:

BİR VANLININ GÖZÜNDEN 1 | VAN ŞİVESİ


Merhaba. Bugün nasılsınız? Bir süredir bir Vanlı olarak memleketim hakkında yazı yazmayı düşünüyordum. Zira Van hem atamaların çok olduğu hem çevre illerden göç alan ayrıca özellikle yaz aylarında bolca turistin geldiği bir şehir. Madem memleketimi anlatıyorum eğlenceli kısımdan başlamak istedim :)

Van şivesi Erzurum, Elazığ şivesine çok benziyor. Hatta bunun için "Erzurumda dadaşlar Elazığda gakkoşlar Vanda gardaşlar" denir. Ayrıca Azeri Türkçesinide andırır. 

Bilmeniz gereken diğer bir nokta bu şiveyi genellikle yerliler kullanır. Vanda önünüze gelene anlamını sormayın bazıları bilmez bile. Birde yerli ile Acem şivesi farklıdır. Bu kelimelerin dışında geliyoruz gidiyoruz gibi kelimeleri geliyik - gidiyik olarak söylüyoruz. Ben aklıma gelenleri tek tek yazacağım. 

Eze: Babaanne- Erciş ilçesinde teyze için kullanılır. 
Bibi: Hala
Aba: Anneye söylenir. - Abla anlamına da gelir-
Bahtevar: Bu kelimenin "bahtı var" tümcesinden türediğini düşünüyorum. Zira şanslı ve hoş durumda olanlar için söylenir 
Evşenik: aynı şekilde "evi şenlik" tümcesinden türemiş olduğunu düşünüyorum. Ancak kinayeli bir sözcüktür. Her zaman her durumda gülenlere söyleniyor. Örnek verecek olursak "bizim halimize bak, onun keyfine bak evşenik" 
Sefali: sefa sahibi olan anlamına gelir. 
Cırık-Cırılmış: Yırtık - Yırtılmış. Ancak sadece nesnelere değil çok bağıran ve sesli ağlayanlara da kullanılır. Örnek ; "Sen niye ele cırılisan bir sus " 
Demeli - demişli: Daha önce bilinen bir konu için kullanılır. Bir nevi atıf denilebilir. Örnek ; "Doktor demeli nar kalbe iyi geli" 
Pişik: Kedi 
Teş: Demirden yapılan bir tür leğen. 
Sini: Tepsi 
Guşkana: Tencere 
Çömçe: Kepçe 
Şor: Tuzlu 
Zehre: Aslen zahire kelimesidir. Saklanan tahıla denir. 
Taptapa: Tandırda yapılan kalın açık ekmek 
Den-buğda: Buğday 
Çedene: hint keneviri 
Kavurga: sütlü buğday ile çedenenin kavrulmasıyla yapılan bir yemiş türü. 
Şıpana: Eşik 
Zukkumun dibi: zıkkımın dibi
Erbet: Çirkin 

Hatırladıkça ekleyeceğim bir liste oldu. Sizlerinde bildiği - duyduğu kelimeler varsa sorabilirsiniz. Birde aşağıya bizim şiveyi çok iyi yansıtan komik bir video koyuyorum. Ayrıca kültürden örneklerde bulabilirsiniz. Ben oyuncuyu neneme çok benzetiyorum. Gerçi kendisi kızıyor :) Sağlıcakla kalın 




devamını oku
PAYLAŞ:

8 Kas 2017

8.11.2017 | Günlerden Sonra

Bir türlü elimin yazmaya gitmediği günlerin  ardından yeniden merhaba! Sizin oralarda ne oluyor bilmiyorum ama bu tarafta hemen hemen herşey aynı.

Yazmadığım her an bir şey bekledim ne yalan söyleyeyim. Bir klişe vardır ya. Bir süre ortalıklardan kaybolursun ve geri döndüğünde her şey yoluna girmiş ve hayallerin gerçek olmuştur. Yarabbim ne büyük saadet! Tabii hiç öyle olmuyor o işler.

Ama ilginç bir şekilde her şey sanki biraz daha yolunda gibi. Yada bu çok güzel bir  yanılsama. Zira bu aralar tek yaptığım şey, susmak. Evet her şey hakkında daha az konuşuyor ve neredeyse hiç düşünmemeye çalışıyorum. Peki bunu nasıl başarıyorum? Kendimi hiç boş bırakmamaya çalışıyorum. Böylece muhteşem!  beynim okuldan gelip direkt yatan 1.sınıf bebesine dönüyor.

Bunun temeli the big bang theory'de Sheldon bebeğimin anlattığı bir anektoda dayanıyor aslında. Hatırladığım kadarıyla Einstein izafiyet teorisini tamamlamadan önce bir yerde tıkanıyor-o bu kısmı da detaylı anlattı ama fiziğim oldukça kötü olduğundan aklımda tutamadım- o sıralarda bir ofiste çalışıyor. Uzunca bir süreden sonra beyni teoriden uzaklaşıyor. Ve Birgün masadan bir şey yere düşüyor-ne olduğunu asla hatırlamıyorum- ve o dağınık hali görünce   teorisindeki  eksiğin  evrene dışardan bakmak olduğunu anlıyor.

İşte benim yaptığımda buna benzer bir şey. Beynimi uzaklaştırıyor ve olaylara yabancı hale getiriyorum. Böylece farklılıkları daha iyi görüyorum. Dışarıdan gören göz, içeride yaşayandan objektif oluyor çünkü. 

Ve bunun yanında kaderciliğim arttı. Zira hiç bir şeyi planlamıyorum, Ki zaten planlama yaptığımda bile neticeyi ben belirlemiyorum yani hiç bir fark olmadı.  Dolayısı ile isyanda etmiyorum. Kendimi akışına bırakmış vaziyetteyim. Allah en hayırlısına iletiyor :)

İşte böyle arkadaşım. Eee senin hayatında ne var yok? Sınavların bitti mi bakalım? Çalış ama sonucu için endişelenme. Bir şekilde geçiyorsun :))

Selametle, 
Aslıhan. 

devamını oku
PAYLAŞ:

13 Eki 2017

Van İl Halk Kütüphanesi için bir imza atar mısın?


Merhaba arkadaşlar. Bugün sizlerden birşey rica etmeye geldim. Van İl Halk Kütüphanesi için bir kampanya başlattım. Çünkü kütüphane 2011 yılında olan iki depremden sonra yıkılmadı veya yenilenmedi. Sadece daha küçük ve yetersiz durumdaki sergi salonuna taşındı.

Sergi salonunda kitaplar, ders çalışma alanı ve gerekli durumlarda sergiler bir arada yapılıyor. Ayrıca bir çok kitap ortada yok. Ve yenileri alınamıyor. Kütüphaneye gelen öğrenciler, öğretmenler ve çocuklar var. Ve bu kadar kitap ve alan hepsine yeterli olmuyor. Sergi salonunun bir başka handikapı ise Van devlet tiyatrosu binasının arkasında kalması. Dolayısıyla bir çok kişi kütüphanenin etkin durumda olduğunu bile bilmiyor.

Sizlerden ricam change.org üzerinden bu kampanyayı imzalamanız ve paylaşmanız! Zira her bir kitap zihinde bir hazinedir. Çocuklarımızın zihninde deprem anıtı olan bir kütüphane değil, hazinelere açılan bir kapı olacak bir kütüphane istiyorum.

#vaniçinkütüphane




devamını oku
PAYLAŞ:

17 Eyl 2017

Yalaza | Dizi Önerisi


49 yaşında, Taraklı doğumlu marangoz İbrahim Akartürk. Dört yetişkin kızını, afacan küçük oğlunu, bunamaya başlamış bir türlü ölmeyen babasını ve evin etrafında kasap kedileri gibi dolanan damat adaylarını saymazsak, pek bir sıkıntısı yok. Ta ki, hayatının o “en önemli gün”ü gelene kadar. Karısını kaybedeli 10 sene olan İbrahim, babasının ve ahalinin zoru ile, sevmediği bir kadına, Nalan’a talip olur. Ancak, hayatı yemek tenceresinden gören Nalan’ın ikram ettiği bir mantar, İbrahim’teki bir alerjik reaksiyonu tetikler, geçici bir felç durumu yaşar. Üstelik tam da o anda, Taraklı’ya henüz gelen Alev, arabasıyla İbrahim’e çarpar. Öldü sanılan İbrahim, tezcanlı hemşehrilerinin gazıyla musalla taşına konur. Bu, İbrahim’in öldüğü gündür! Ama aynı zamanda dirildiği gündür bu: çünkü Alev’i yıllar sonra ilk defa o gün görür. Hayatının aşkı, yaşamadığı her şeyi simgeleyen, yeni bir soluk, yeni duygular ve yaşamak için yeni bir sebep. İbrahim’in hayatı, bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır. Basit bir marangozdur, ama şimdi organik tarım yapan, laptopundan tarım borsasını izleyen bu şehirli kadına aşıktır. Dört yetişkin kızı, üç uçuk damat adayı, ikide bir karakollardan topladığı bunak babası, ele avuca sığmaz küçük oğlu ve peşini bir türlü bırakmayan Nalan. Taraklı’lı bu “Çağdaş Nasrettin Hoca”nın etrafında da çılgın bir topluluk var: Alman kahveci Helmut, Deli Kezban, Milliyetçi Fatih Weissmüller… Mafyacılık oynayan Oral Abi, yardımcısı İsmail… Postacı Asil… Kazıkçı arsa spekülatörü Yaşar… Falcı Nazmiye ve diğerleri… İbrahim’in başına gelen, “pişmiş tavuğun başına” gelmeyecek ve bu çılgın korodan, insanın kanını kaynatan bir ritm çıkacak: Yalaza!!

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Tanıtımlarını gördüğümden beri çok merak ettiğim bir diziydi Yalaza. Osman Sınav ve Hasan Kaçanın elinden çıktığından oldukça kaliteli bir yapım olduğunu tahmin ediyordum.Ki şahsen tahminim doğru çıktı. Sımsıcak bir hikaye. Halkın ta içinden bir hikayeden yararlanmışlar. Karakterlerin her biri karikatür gibi. 

Ben izleyince kalbi ısıtan dizileri çok seviyorum. Kendimi o dizide hayal edebiliyorsam müdavimi oluyorum. Öylede saçma bir insanım. İşte bu dizi bana bu hissi yaşattı. Ben oyuncular arasında hiç bir potluk görmedim. Özellikle çift olanları birbirine çok yakıştırdım. 

İlk bölüm için komedi tam kararındaydı. Cenaze sahnelerinde annem biraz etkilensede güldüğümüz kısımlar ağırlıktaydı:) 



Peki nedir bu yalaza?
TDK sözlüğüne göre yalaz=alev demek. Ancak buradaki yalazanın özel bir anlamı var.

Taraklı’da eskiden tüm köylüler bir araya gelir ve belirledikleri bir köylüye büyük bir organizasyon ile şaka hazırlarlarmış. Bu şaka her ne kadar şaka zede için komik olmasının yanı sıra korku dolu olsa da Taraklı köylüleri için eğlence anlamına gelmekteymiş.

Yalaza çoğunlukla eğlencelidir, güldürür; ama her zaman değil. Kabahati olanların cezası yalazayla kesilir ve uyarılması gerekenlere ince ayar yine yalazayla verilirmiş.

Benim yorumum şimdilik böyle :) sizlerinde yorumlarınızı bekliyorum. Sağlıcakla kalın.
Aslıhan 

devamını oku
PAYLAŞ:

16 Eyl 2017

16.09.2017 | Y çocukları Z çocuklarına Karşı


Ben çocukken okul başlangıçları bu kadar heyecan verici değildi. Bazı içerik oluşturan arkadaşlarda göründüğü gibi okula dönüş alışverişleri de pek nadirdi. Misal onlarda olduğu gibi bir kalemlik ve suluk her yıl değişmezdi. Büyük bir kırtasiye kutumuz vardı. İçinde önceki yıllardan kalan ve kuzenlerimin verdiği malzemeler vardı. Annem verilen liste ile hem bana hem sırığa okula dönüş alışverişi yapmış olurdu. Liste tamamlanmazsa kırtasiyeye gidilirdi.

Azıcık yüz assak kıymetini bilmediğimizden bahsedilir. Annemin bir kalemle birden fazla kardeşle ödev yapışı, babamın amcamın gömleğinden okul gömleği yapılması anlatılır. Bütün duygular sonuna kadar sömürülürdü. Fakirde değiliz ha. Ama yaşları 30-35. Çok çalışmışlar, zor kazanmışlar. Değer kıymet öğretecekler bize.

Şimdi kardeşlerime her yıl yeni listeye göre eşya  alıyoruz. En az 3 sağlam kalemlik var. O yıl hangi çizgi film modaysa onun kahramanı var üzerinde. Bize kutudan seçtiren gözünü sevdiğimin ebeveyni ses çıkarmıyor niye?

Yaş gelmiş 45-50 ye. Kalpleri yumuşadı. Onların için kazandık zaten diyorlar.  Çocuklar gelmiş 10-13e. Herkesten herşeyi görüyorlar durdurmak mümkün mü?

Ben söyleyeyim değil!!! Olan bana, sırık kardeşime ve siz değerli jenerasyonumuza oldu.

Sağlıcakla kalın.
Aslıhan.

devamını oku
PAYLAŞ:

9 Eyl 2017

8.9.2017 | Bomboş Bir Gün


"Acıyı hatırlatan elinde kalan ip midir, uçup giden balon mu?" 

°°°°°°°

Bütün gün sözlükler, sosyal medya, internet siteleri arasında gezip durdum. Tam bir modern zaman kaldırım mühendisi sayıyorum kendimi.

Sonra akşam üzeri birden bire gelen temizlik aşkıyla odamı temizleyiverdim. Etrafımı temiz görmeyi çok seviyorum. Ama temizlik yapmaya üşeniyorum.

Tam  bir vakit kaybı günüydü. Ama ne yapayım? İş yok, para yok, okul başlamadı. Dolayısı ile tüm günümü iki paragrafa sığdırdım.

Siz neler yapıyorsunuz? Haftasonu geldi nihayet, neler yapacaksınız? Yazın lütfen.

Sağlıcakla kalın.
Aslıhan. 

devamını oku
PAYLAŞ:

7 Eyl 2017

7.9.2017 | Gözlüklü Şirin


Bugün göz muayenesi oldum. Derecem az bir miktar yükselmiş maalesef. Kısa bir süre sonra ücretsiz gözlük hakkım yenilecek dolayısıyla yenisini almak için onu bekleyeceğim. Eğer bilmiyorsanız açıklayayım  optik gözlük kullanacaksınız Devlet size bir yakın bir uzak gözlüğü olmak üzere 2 adet çerçeve ve camı ücretsiz veriyor. Süresi 3 yıl okuyor bu gözlüklerin.

Hala iş arıyorum. Zira tatil boyunca bulamadım ve kredim haziranda kesildi. Biraz zorlanacağım kesin ancak, mezun olunca tam ortada kalacağımdan şimdiki halime bin şükür.

Tatilde iyice artırdığım sigarayı bıraktım. Zira dişlerimin sarı olmasından nefret ediyorum. Çünkü bir insanda ilk gözüme takılan kısım dişleri. Dolayısıyla kendi dişlerime de takılıyorum. Gerçi kemik rengim tam beyaz değil. Yani ne yaparsam yapayım durum pek değişmiyor.

Şu sıralar Gülse Birsele çok pis takmış durumdayım. Yazlık adlı kitabı yüzünden aslında bu takıntı. Dobra dobra yazıyor ya ondan. Heyt be Gülse ablama bak diyesim geliyor bazen.

Gülse demişken Hürriyet Gazetesi, Hürriyet Gazetesi demişken Melis Alphan ve son dönemde gündemde olan ensest ilişki iddiaları geliyor aklıma. Tam olarak resmi olmayan rakamlara göre Türkiye'de %40 ensest ilişki yaşanıyor-muş. Bunların büyük bir kısmı gönülsüz yani istismar. Bu duruma bir çözüm bulunmalı. Zira Türkiye gerçekten tehlikeli bir ülke oldu artık.

Benim günüm ve günde aklımdan geçenler böyleydi. Sizler neler yapıyorsunuz? Ne düşünüyorsunuz? Bilmek istiyorum. Yazın lütfen.

Sağlıcakla kalın.
Aslıhan 

devamını oku
PAYLAŞ:

6 Eyl 2017

6.9.2017 | Rüzgarlı Vadi


Uzun bir sürenin ardından - gerçekten uzun bir süre!! - merhaba efendim. Görüşmeyeli nasılsınız bakalım? Bende herşey genel hatlarıyla aynı hiçbir atraksiyon olmadan ilerliyoruz şimdilik.

Aslında daha önce yazacaktım. Mesela Karadenize kısa bir yolculuk yaptım onu yazacaktım  ama telefona elim pek gitmedi maalesef. Ayrıca beni Karadenizden  okuyan varsa ne nemli memleketiniz var kuzum sizin. Özellikle Giresun!Dönünce de anneannem hastalandı. Nihayetinde yine elim yazmaya gitmedi.

Diyorum ki yeni bir formata başlayalım. Mesela ben günlük yazı yazayım. O güne bir cümle bile olsa yazayım. Ne dersiniz?

Bugün ders kaydı için okula gittim. Fakat uzatma harcını - evet böyle birşey var- dün yatırdığım için ancak bugün akşam saatlerinde ders kaydı yapabildim. Ama kampüse kadar gitmem çok sevdiğim ve uzun zamandır görmediğim bir dostumu görmeme vesile oldu. Gerçi rüzgar bizi rahat bırakmadı ama olsun. Artık birini bulda biz seni dinleyelim dedi. Kendisi ve sevdiceği benim en yakın arkadaşlarım çünkü. Ben yinede onları dinlerim de onlar yalan vaatlerle kandırıyor bence beni.

Bu günlük bu kadardı efendim. Sizin 6 eylülünüz nasıl geçti? Yazı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bana önerileriniz var mı?

Sağlıcakla kalın.
Aslıhan

devamını oku
PAYLAŞ:

18 Ağu 2017

Kullanım Kolaylığı ve Estetik Bir Arada

Derin dondurucuların faydalarını anlatarak zamanınızı almayacağım, uzun süreli gıda depolama için başka bir seçeneğin olmadığını zaten biliyorsunuzdur. Henüz bilmiyorsanız da, bu yılki Kurban Bayramı’nda öğreneceksiniz zira etleriniz buzdolabı içerisinde en fazla bir hafta dayanacak! Yani ister et, isterse de diğer gıdalar için uzun süreli depolama yapmak istiyorsanız, bir derin dondurucu kullanmanız gerekiyor. Bu bakımdan iki seçeneğiniz var: yatay ve dikey derin dondurucu modelleri. Yatay olanlar bir sandığı andırıyor ve kapakları üst kısımda yer alıyor. Dikey olanlar ise aynı bir buzdolabı gibi: Kapakları ön kısımlarında bulunuyor ve (isminden de tahmin edebileceğiniz gibi) dik şekilde kullanılıyorlar. Ben, tercihimi dikey derin dondurucu modellerinden, hatta daha net söyleyecek olursak, UED 5170 DTK A++ modelinden yana kullandım.

                                                               

Neden derseniz, her şeyden önce Uğur Soğutma markası güven veriyor. 60 yılı aşkın bir süredir derin dondurucu üretiyorlar ve bu nedenle benzersiz bir uzmanlıkları bulunuyor. Unutmayın, bu cihazları on yıllar boyunca kullanmak için alıyorsunuz ve he sağlamlıkları, hem de servis ağlarının yaygınlığı önem taşıyor. Uğur Soğutma, her iki bakımdan da beklentilerimi fazlasıyla karşılıyor. Gelelim tasarıma: UED 5170 DTK A++, dikey bir derin dondurucu modeli. Ben bu tasarımı seviyorum zira kullanması daha pratik geliyor: Aynı bir buzdolabı gibi rahatça kullanabiliyor, hatta buzdolabının yanına koyarak uyumlu ve estetik bir görünüm elde edebiliyorsunuz (ben öyle yaptım, tavsiye ederim). 

UED 5170 DTK A++ yalnızca 46 kilo, yani kimseyi çağırmama gerek kalmadan bir köşeden diğerine kolayca taşıyabiliyorum. İç hacmi 170 litre, sadece benim değil, komşularımın gıdalarını bile depolamaya yetiyor! A ++ enerji sınıfında olduğu için, neredeyse hiç elektrik harcamıyor. En sevdiğim özelliği de, elektrik kesintilerinde bile içindekileri 15 saat boyunca korumaya devam edebilmesi oldu. Sık sık kesinti yaşanan bir yerde oturuyorsanız, emin olun bu özellik çok işinize yarayacak. Satın almak için https://satis.ugur.com.tr/item/ued-5170-dtk-a/100028 adresini kullanmanızı tavsiye ederim, peşin fiyatına 12 taksit yaptırarak kredi kartınızla alabiliyorsunuz. Geniş iç hacimli, dayanıklı, pratik ve uygun fiyatlı bir derin dondurucu arıyorsanız, UED 5170 DTK A++ modelini gönül rahatlığı ile tavsiye ediyorum.

                                     

Bir boomads advertorial içeriğidir.

devamını oku
PAYLAŞ:

8 Tem 2017

Affedersiniz Ulan

Birşeyler yazmak istiyorum. İçimden gelmiyor. Affedersiniz ulan dedim kendime nasılsa kendin çalıp oynuyorsun. Hangi makamdan çalarsan çal, nasıl oynarsan oyna. Yada otur oturduğun yere. Yazmak için gelmedin belki dünyaya. Bazılarımız yalnızca okumalı belki de. 

Durur muyum? Zaten çocukken annem dur dedikçe göğe zıplar, zıpla kızım zıpla yavrum dedikçe dururdum. Tersine yapmaya alışkın olduğumdan yine durmadım. 

Sohbet etmek istiyorum. Teknolojinin zararlarından, fasulyenin yararlarına kadar uzanan milyonlarca konudan birini seçebiliriz. Bence harika olur. Mesela yarın mor duttan bahsederim. 

Çünkü tatildeyim. Mollakasımda. Annem sayesinde duttan başka birşey görmüyorum ki. Tabii dut konusunu yazarım. Bir gün reçelini ertesi gün marmelatını. Biri annemi durdursun. 

Babamı da durdursun bari o birileri. Bir zamanlar hazetmediğim ilerleyen yıllarda azar azar içtiğim sigaraya birden bire başladım ama adam evden çıkmıyor ki. İyi mi ediyor kötü mü bilemedim. 

İlerleyen günlerde nasipse Giresun'a gidiyorum. Canım sıkıldıkça telefonla uğraşır başınızın etini yerim artık. O vakte kadar Allaha emanet olun... 

Aslıhan

Not : beni tanıyanları şaşırtacak bir yazı biliyorum. Bir günde ben deli olayım olmaz mı? Dışım 23 içim 73e vardı çünkü. Ve ben hiç  çocuk olamadım arada bir böyle bir değişimi mazur görün olur mu? 


devamını oku
PAYLAŞ:

14 Haz 2017

NASIL GİDİYOR HAYAT?

Yorgunum. Bir annenin sancılarının ardından çektiği o tatlı yorgunluk gibi. Ruhum sancılar içerisinde. Sancılardan sonra gelecek olanı beklemekteyim. Bizi hep inandırdıkları gibi zorluğun ardından mutluluğun geleceğini umuyorum 

°°°°°°°
Hayatım garip bir düzende ilerlemeye devam ediyor. Kah kabullenerek kah isyan ederek yaşıyorum. Mutlu olmam için iyi bir not almam, isyan etmem için bir aksilik yetiyor. 

Hala bazen dayımın yaşadığını düşündüğüm anlar oluyor. Annem için çok daha zor ama dayanıyor bir şekilde. Bu acıyı tanımlarken babam daha önce öldü ama ben şimdi yetim kaldım diyor.  En büyük destekçisi babam şu sıralar bir kanadı kırıkken diğerinin de kırılmasını istemiyor. 

Okul bu aralar kendisinden beklenmeyecek derecede iyi gidiyor. Sadece 3 bütüm vardı. 1 tanesi kaldı şükür. Normalde finallere girer gibi bütün derslerden girerdim büte. 

İş aramaya devam ediyorum. Devletin yaptığı bir düzenleme ile krediler Eylül değil haziranda kesildi. Şimdi 3 ay gerideyim yani. Son girdiğim mülakatta hayallerimi sordular. Bana. Gerisini sizin hayal gücünüze bırakıyorum. 

Hazır her konudan bahsettiğim bir yazı yazmışken bir konudan bahsetmek istiyorum. Hızlı süren, bir yandan da bağırarak telefonda kavga eden, bütün çukurlara Allahın emriymiş gibi giren, bütün yolcuları tavanla buluşturan şoförlerden nefret ediyorum. Oh buda içimde kalmadı. 

Ramazan iyi gidiyor. Hatta çok iyi gidiyor. Sadece normal düzene dönebilmek ve istediğim miktar su içmek için bayramı bekliyorum. 

İşte böyle gidiyor dostlar bende hayat. Ya sizde nasıl gidiyor? 

devamını oku
PAYLAŞ:

25 May 2017

HEDİYE GELDİ & İLK İZLENİM


Merhabalar efendim. Hayırlı akşamlar dilerim. Yazı yazmayı kelimeleri böyle yanyana dizmeyi ne çok özlemişim.

Bugün size çok sevindiğim bir hediyeyi paylaşmak istedim.  Çok çok uzun süre önce taa takvimler 2016 yılında iken bendeniz bir çekiliş kazanmıştım. Sevgili kız kardeşler Blogger dünyasının güzide hanımefendileri Esra ve Büşra kardeşler bana 30₺'lik babil.com hediye çeki hediye etmişlerdi. Şimdiye kadar kullanmak nasip olmamıştı. 

Tam kitaplara karar verdim ki meğerse babil el değiştirmiş ve hediye çeki olayı tamamen ortadan kalkmış, sağolsun kızlar onuda hallettiler. Kendilerine çok teşekkür ederim tekrardan. 

Hangi kitapları aldığıma bakalım istiyorum. Böylece ilk izlenim yapmış oluruz. Öncelikle babilin baloncuklu poşet ile gayet korunaklı bir şekilde gönderdiğini söylemeliyim. Bir not defteri ve iki ayraçta eklenmişti siparişe. Aras kargo ile 2 günde İstanbuldan Vana geldi. 

Fotoğraflar için kusura bakmayın lütfen. Bahçede çekeyim dedim. Ve bir türlü istediğim gibi olmadı. Daha sonra da fırsat olmadı ne yazık ki.



Stefan Zweig'in daha önce satranç kitabını okumuştum. Karakterlerinin özellikleri ve yaptığı psikolojik tahlilleri beğeniyorum. Bu kitabında ise tek taraflı bir aşkı anlatıyor. Bir kadının saplantılı ve güzel aşkını okuyacağız :))


Yine bir Zweig eseri. Duyarsızlıktan hislerin yeniden doğumuna uzanan bir öykü.


 İran edebiyatından bir eser hâlâ İran'da yasaklı diye biliyorum. Okuyanlar tarafından anlam içinde anlamlar barındıran bir kitap olduğunu söylüyorlar. İran edebiyatını ve sinemasını çok seviyorum zaten. Köklerim oradan geldiği için sihirli bir tarafı olduğunu hissediyorum. Ama bazı taraflarını pek sevdiğim söylenemez. 


Kafkanın en bilinen öyküsü. Kafka kafası denilen birşey var. Bir adam bir böceğe dönüşüyor diyeyim anlayın :)


Aragon bu kitap için "dünyanın en güzel aşk hikayesi" demiş. Zaten Aytmatov'un kalemi malumunuz.


Kitap kendine çekti her nedense. Okuduğum yorumlarda babacan bir üslupla yazıldığını söyleniyor. Gençler için muvaffak olmanın yollarını öğütlerle yazıyor.


Wolf'u severim. Ancak henüz bu yayın evinin çevirisini sevecek miyim? emin değilim. Tamamen fiyatına aldandım.

Zaten çok bilinen kitaplar şimdi kadar okumadın mı? Diyeceksiniz kimisine fırsatım olmadı. Kimisini kütüphanemde görmek istedim. Kimisini bir küçük boyum kardeşime de okutmak için seçtim. Geç olması güç olmamasından iyidir. 

Kızlara tekrar çok teşekkür ediyorum. İlerleyen günlerde okuduklarımın yorumunu  paylaşacağım inşallah.

Sağlıcakla kalın. Hayırlı akşamlar...
Aslıhan 

devamını oku
PAYLAŞ:

16 May 2017

HAYAT

"Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir.” demiş  John Lennon abimiz. Bu sözün doğruluğuna hep katılırdım ancak bir gün hayatımın özeti olabileceğini düşünmemiştim. 

Dayımı oldukça saf bulurdum. İyi niyetli, namazında niyazında, yıllar önce ayrıldığı nişanlısından sonra evliliğe olan isteği bitmiş bir adamdı. Kimsenin kalbini kırmaz, hak yemez hatta yemin bile etmezdi. 

Son yıllarda özellikle annemin ısrarları ile evlenmeyi planlıyordu. Ama bir türlü gönlüne yakışır birini bulamadı. 

Nihayetinde 10 gün evvel ben okula gitmek için evden çıktım. Sınavlardan önce konuları öğrenmek için gidiyordum. Öğleden sonra kütüphanede blog yazısı yazmayı planlıyordum. Yolda Esra'm ile konuştum. 2 gün önce bir rüya gördüm. Çok mutluyum. Sanırım gülümsemek gülmeyi çağırıyor dedim. Bundan sonra daha çok gülümsemeyi planlıyorum da demiştim... Onunla telefonu kapattım yüzümde yenilerini çağıracağını umduğum gülümseme vardı. 

Sadece 1 dakika sonra babaannem aradı. Dayım her cuma namazı için öncesinde banyoya girer. O günde girmiş. Fakat çıkamadı. 

Ağlayamadım. Birşeyler boğazımda kalmıştı sanki. Havada süzülüyor gibiydim nasıl olduğunu bilmeden  anneannemlere gittim. Annem duyduğu ilk andan itibaren 5 dk da bir bayılıyor sağlık ekibi sakinleştirici vurmuyordu. Mecburen her fenalaştığında yanında olmak için ağlayamadım. Zaten her gözüme yaş geldiğinde aklıma gelen bir ayet sayesinde durdum. 

innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn

Ama 3.günün sonunda ağladım. O dolulukla herkes durulmuşken kendim için ağladım. Dayımın çok fazla seveni vardı. Herkes ondan razıydı. Ben öyle olmadığım için ağladım. Ardımdan dua edenim olmayacak diye. Bu bile bencilliğin kanıtı değil mi?! 

Uzun lafın kısası hayatı planlamayın! Planlayarak yaşanmıyor. Yarın birgün sona erdiğinde ne yaşadıklarınızdan nre yaşadıklarınızdan pişman olmayacak şekilde yaşayın. İnanıyor musun bilmiyorum okuyucu ama eğer inanıyorsan bu söylediğime dini sorumluluklarında dahil.

Evet en nihayetinde kaderimizde yazılanı yaşıyoruz ama belkide bugün alacağın kararlarda kaderinde vardır olamaz mı? 

Sağlıcakla kalın... 

devamını oku
PAYLAŞ:

25 Nis 2017

1984 - GEORGE ORWELL




°
SAVAŞ BARIŞTIR
HÜRRİYET ESARETTİR
CEHALET KUVVETTİR.
°


Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız bakalım bugün. Hayat nasıl gidiyor? Uzun bir aradan sonra,oldukça gergin günlerde geri dönmek tam benlik bir hareket değil mi :) Bugün 1984 kitabını konuşalım istedim.Gerçi okumayan sadece ben kalmıştım herkesin okuduğu bir kitabı yorumlamak ne derece gerekli bilemiyorum.Okuması zordu.Zaten şuan yorumlaması da çok zor.Açıkçası yazacaklarımı bir araya getiremiyorum bile.Taslaklarda yatım duruyordu bu yazı.Kafama estikçe yazmaya devam ettim.

Kitap distopik bir başyapıt. Öyle ki Liberallerin kuranı deniyor bazı kişilerce. Herkesin çok beğendiği bu kitabı sevmemekten korktum açıkçası.Ya 1984 şişirilmiş bir balonsa diye düşündüm.Hele Winston'un Julia'ya tecavüz etme düşüncesini okuduğum kısım beni dehşete düşürmüştü.Bu kitabı nasıl sevebilirler diye düşündüm.

Bir zamanların bilim kurgu romanı ancak günümüzün bir nevi gerçeği haline gelmiş.Tamamen aynısı değil ama büyük benzerliğin olduğunu kimse inkar edemez. Ancak Orwell bu kitabı 1947-1948 yılları arasında yazdı. Peki öngörüsü nasıl gerçeğe dönüştü? İddiaya göre bağlı bulunduğu sosyalist çevrelerden ilham almıştı. Komünizm ve faşizmde bozukluklar olduğunu,merkezi bir ekonominin doğuracağı sonuçları ve önlemler alınmazsa  diktatörlükvari bir yönetim olan totalitarizmin hakim olacağını düşünür ve buna göre ütopik bir geleceği yazar.

Kitaba göre Totaliter bir merkezi tek partinin yönetiminde korku, propaganda ve beyin yıkama ile halk ve hayatı manipüle edilmektedir. Yeni dünyada tüm dünya 3 ülke arasında bölünmüştür.Ve en büyük ülke Okyanusyadır. Okyanusyada ingsos-arıdil konuşulur. Arıdil herşeyi olabilecek en basit şekilde anlatabilecek kadar kısıtanmış ingilizcedir ve hemen hemen her kelimenin çift anlamı vardır. Bunun sebebi suçu ifade edecek olan kelimeler ortadan kalkınca suç işlenemeyeceği düşüncesidir. Büyük Birader-Abi her zaman seni gözetler bunu hem alıcı hem verici olan herkesin evine almak zorunda olduğu Tele-ekran ile yapar.Ve iç parti üyeleri dışında kimse tele-ekranı kapatamaz.Ki uykuda bile-dolayısıyla bilinçaltında muhalefet farkedilebilsin. Hergün 2 dakikalık nefret yapılmak zorundadır. Duygusal ilişki yasaktır.Evlenmek ve çocuk yapmak sadece partiye yeni üyeler kazandırmak içindir.Kitaplar partinin yönetimindedir ve bazı düşünürler haricinde diğerlerinin bir önemi kalmamıştır. 

Kimileri bunu hükümete benzetiyor.Mutlaka hükümetlere benzer yanları var.Ama bilmem asıl benzerlik dikkatinizi çekti mi? Fetö cemaat içinde benzer daha küçük ölçekli bir yapıya sahipti.Totaliterizmi ve tehlikesinin boyutlarını ,Bu tür yapıların yaptıklarının hiçte küçük şeyler olmadıklarını hepsinin sistemli bir döngü olduğunu anlamanız için okumanızı isterim.

Ben sıkıcı anlattığımı biliyorum ancak her yorum kişinin kendi birikimi ile şekillenir.Sizler oldukça farklı düşünceler ile okumuş yada okuyacak olabilirsiniz.Kitap oldukça kolay okunuyor.Okurken hayal ettiriyor.Ardından düşünmeyi sorgulamayı sağlıyor. Yukarıda yazdığım örnekteki tek bir kısım dışında çok çok beğendiiğim bir kitap oldu. Okuyanlar veya bu yazıdan sonra okuyacaklar varsa yorumlarınızı mutlaka bekliyorum iyi günler.


Not: Bundan sonra kitap yorumlarımın sonuna kitap puanı koyacağım.Anlamlarını sağ tarafta okuyabilirsiniz :)









devamını oku
PAYLAŞ:

18 Nis 2017

Fİ | iZLEMELİ Mİ?


Merhaba efendim.Bugün nasılsınız? Ben iyi sayılırım şu günlerin gerginliğini üzerimden atmaya çalışıyorum. İyi olacağım,olacağız inşAllah. Aslında bugün 1984 yorumu yazacaktım.Ama kitabın yorumu da kitap kadar zor olduğu için önümüzdeki yazılardan birinin konusu olacak. 

Onun yerine okuması da izlemesi de çok çok kolay olabilecek hatta çerez sayılabilecek bir konu seçtim: Fİ!

Akilah Azra Kohen'in çok satan üçlemesinin ilk kitabı olan Fi bugünlerde sadece internette-puhu tv'de- yayınlanmak üzere diziye uyarlandı.Her ay 3 bölüm şeklinde ilerleyen dizi 1 sezonda 13 bölüm olması planlanmış.Bu günlerde 4/5/6 bölümleri yine puhu tv üzerinden izlenebilir.

Dizinin PR'ı çok iyi yapılmıştı.Malum sözlüğün beğenmeme timi bile bu dizinin çok iyi olduğunu yabancı dizi seviyesinde olduğunu yazmışlardı. Herhalde ilk defa sansürsüz türk dizisi görmeleri bu yanılgıya düşmelerine neden oldu. Yanılgı dediysem kötü dizi demedim. Kesinlikle sürekli tekrara düşen,yarısının bakışmalarla geçen türk dizilerinden çok çok ileride ancak dünyaca ünlü dizi seviyesinde değil. Zaten bu konuda da ilk değiller.Canını sevdiğimin Leyla ile Mecnun'u yada Behzat Ç. bunu sansür varken hemde televizyonda yapmamışlar mıydı? 

İtiraf edeyim ilk kitabın bir kısmını okuyup sıkılınca bırakmıştım.Sürekli Can Manay'dan bahsediliyordu sanki. Çatlayan tohumlar metaforu iyi hoş ama bu tohumların çatlamasının yolu zenginlikten geçiyor bende bu kısmı sevemedim. Ayrıca yoğun cinsellik vardı ki bence okuyucuyu çekmek için kullanılmış. Açıkçası iyi bir kitap olduğunu düşünmüyorum. 

Entrika ✓

Aşk üçgeni-dörtgeni-beşgeni ✓

En fakirinin bile lüks yaşam yaşaması ✓

Sözde entelektüel karakterler ✓

Eee uzun bakışmalar ve sansürsüz olduğu için cinsellik sahneleri dışında bu bildiğin klasik türk dizisi. Dolayısıyla merak edene engel olmayayım. Ama ben izlemeyeceğim. Black mirrorun bir sezonunu izlememiştim onu buna yeğlerim. 

İllaki Türk dizisi izlemek istiyorsak eski Türk dizilerini ve baba candır gibi dizileri çok seviyorum. Size de öneririm. 




















devamını oku
PAYLAŞ:

17 Nis 2017

BİLEMEDİM

Ne yazacağımı hiç bilemedim sayın okuyucu.Sadece geri döndüm ve yaşadığım her şeyi yazmaya karar verdim.Sağlıcakla kalınız...

devamını oku
PAYLAŞ:

17 Mar 2017

AKLIMI KAYBETTİM. HÜKÜMSÜZDÜR.

Merhaba bu yazıyı okuyan ey şahsı muhterem, ey sahşı muhteşem. Nassın? 

Benim stilimle-en azından blogda kullandığım stilde - olmayan bir şekilde başlayan bu yazı size halimi arz etmek için yazılmıştır. 

Baydı biliyorum artık ben bir süre yokum. Belki hiç dönmem minvalinde yazılardan. Ama benimde bir blogcağızımdan başka yazacak yerim mi var. Kendimi okunduğuma ikna edip yazıyorum. O yüzden kusura bakmayın emi. 

Aslında size anlatmak istediğim öyle olaylar var ki. Hayatımda uzun zamandır var olmayan ekşın ve atraksiyonu bol olaylar. Ama anlatamam ı-ıh olmaz. Mahremiyet sınırlarını aşar maalesef. Belki uygun bir şekilde anlatabileceğim bir yol bulursam :) 

Sadece çok kötü olarak değerlendirilse de benim için milat olan, ilk defa kendimle gurur duyduğum bazı olaylar oldu. Kendimi keşfettim. O yüzden huzurluyum. Bunu bilin. Ve toparlamak için süreye ihtiyacım var. Yazamıyor ama okuyorum. 

İşte böyle sayın okuyucu. Her kimsen ve nerede okuyorsan, seviyorum seni. Ve bu kafam kadar karışık yazımı okuduğun için sana bir şarkı armağan ediyorum. 



Sağlıcakla kalın

devamını oku
PAYLAŞ:

1 Mar 2017

SPOTİFY LİSTESİ MP3 OLARAK NASIL İNDİRİLİR?


Merhabalar bloggerlık tarihinin en uzun başlığı ile huzurlarınızdayım. Beleşçi ruhumun katkılarıyla bir dev hizmet daha yapıyorum. İşin ucunda spotify tarafından dava edilmek var sayın okuyucu. Sizler için neler yapıyorum görün :D

İlk olarak belirtmem gereken birşey var. Ben bu yolu kendim bulmadım. Araştırmalarım sonucunda ekşi sözlük sayesinde öğrendim. Birazda başlarına bir şey gelmediği için sevinerek sizinle paylaşıyorum 

Peki neden bu yola başvuruyoruz? Çünkü free hesapta çevrimdışı dinlemek ne yazık ki mümkün değil. Premium ayda 10 lira ve bu müzikleri tek tek indirmek çok uğraştırıcı. Diyeceksiniz ki bu yol uğraştırıcı değil mi? Öyle ama 20-50 parçalık bir listeyi tek tek indirmeye nazaran oldukça pratik Açıklayıcı olmuştur umarım :D

Yine tek tek açıklayarak anlatmaya çalışacağım. İnşallah hayırlısı ile başarırım.




Solda 3 çizgi göreceksiniz ona tıklayınca bu ekran gelecek 


Soldaki seçeneklerden spotify seçiyoruz. Ve connecting butonuna basıyoruz 

İşlem bitmedi :) 



Ancak sizden kanal aktifleştirme isteyebilir. Sorun olmayacaktır, aktifleştirin


Playlists kısmına tıklıyoruz 









Android bir cihazda indirdiğim için bende böyle görünüyor 







Efendim uzadıkça uzayan listemizin nihayet sonuna geldik :D gözünüzü korkuttuğum için kusura bakmayın temin ederim pratikte bu kadar uzun sürmüyor. Ben daha kısa yolunu bilmiyorum maalesef. Umarım işinize yarar. 

Sağlıcakla kalın...

Dipnot: Siz bu yazıyı okurken ben eğitim gönüllülerinde olacağım. Bir yazı ister misiniz? 


devamını oku
PAYLAŞ:

27 Şub 2017

KISA KISA #5


Merhabalar efendim. Bugün nasılsınız bakalım. Pazartesi sendromu var mı? Tabii ki var sorumu benimki de.  Ben rahat başladım haftaya. Ayrıca bazılarınıza göre sıradan olsada benim gibi salyangozvari biri için hareketli bir hafta. 

Bir vakfın ücretsiz ingilizce kursuna başvurdum. Üniversiteyseniz İngilizce kurslarının seviyelerini ve ücretlerini biliyorsunuz. Kursa başvurduğumda mülakat için bekliyoruz dediler. Size de ilginç geldi değil mi? Zira vakıf İslami ve açıkçası bir partiye yakınlık besliyorlar. Kim gelse bekleme salonuna tanıdık adı verdiler. İngilizce kursuna bile torpil yapıyorlar ya artık ne diyeyim. Hakkımda hayırlısı olsun :) 

Dün ise kitap kulübümüz vardı. Kendi içimde biraz buruk olsamda grubumuzdaki arkadaşları - bazılarını daha fazla - sevdiğim için keyifli bir gün geçirdim. Tasarruf günlüğü yazımda bahsettiğim o küçük bütçede bu grup içindi zaten :)) kitaplar ve çay için :) 

Tasarruf günlüğü demişken oradan devam edelim. Başlangıç paramdan şuan geriye tek bir kuruş kalmadı. Ama hala kararlıyım. Eylüle kadar biriktireceğim inşallah. 


Yeni 2 adet listem ve bir ajandam var artık. Listelerden biri izlemek istediğimiz filmler. Çalışma masamızın duvarına astık bile. Biz derken kız kardeşlerimden bahsediyorum. Minik panda nın- en küçüğümüz- ilk izlemek istediği moana ama ben totoruyu istiyorum. Ama büyük ihtimal moana olur. Zira evi çocuklar yönetiyor. 

Diğer liste 100 temel eser listesi. Okumadığım bir sürü klasik olduğunu söylemeye utanıyorum. Listeyi hayallerimde ben blogundan indirdim. Blogu ve youtube kanalını takip ediyorum ve aşırı derecede beğeniyorum. Aklıma tren yolculuğunu da onun vlogları soktu zaten. Belki bir gün inşallah. 

Kitaplardan devam edelim. Bu hafta içerisinde kütüphaneye gideceğim. Yine geciktirdim. Kütüphane memuru aşırı gıcık umarım sakince yeni kitaplarımı alır dönerim. Öneriniz varsa memnuniyet ile bekliyorum. 

Spotify free kullanıyorum ben hala. Listemi blog'da görebilirsiniz. Free hesapta çevrimdışı dinleme mümkün olmadığı için mp3 çalar ile dinliyordum. Bütün listeyi tek tek indirmek acayip uğraştırıyor. Geçen hafta bahsettiğim Beleşçi ruhum hemen devreye girdi. Ve tüm listeyi youtubedan indirmenin bir yolunu buldum. İsteyen olursa anlatabilirim 

Son olarak sizlerden bir dua rica ediyorum. Bilenler vardır. Kızkardeşim rahatsız. Çok büyük bir hastalıktan şüpheleniyorlar. Ve o zaten epilepsi gibi bir hastalığı atlattı. Ve bu düşünce bile ona çok ağır geldi. Neden ben değil o diye düşünmedim değil. Bu ihtimali duyduğumda ruhsal olarak iyi değildim. Ama anladım ki canının canı acıyınca senin depresyonun kaçıp gidiyor. Dua edin bu nolur bu ihtimal hiç gerçekleşmesin. Hiç bir şey yokmuş gibi davranıyoruz her birimiz ama gözlerimiz hep dolu dolu. Dışarıdan gülüyoruz içimiz... Aslında belirsizlik sıkıyor canımızı. Henüz çok genç  daha 18 yaşına yeni girdi. Rica ediyorum ve hatta yalvarıyorum. Dua eder misiniz? Allah kardeşime ve tüm şifa bekleyenlere şifa versin inşallah..

Sağlık olmayınca hiçbir şeyin anlamı yok.
Sağlıcakla kalın efendim.

Not: Olumsuz düşünen arkadaşlar için yazıyorum. İyi düşünelim iyi olsun fikrinde olduğumuz için kafamızı dağıtacak başka yönler arıyoruz. Dua en büyük yakarış zaten aklıma bundan ötesi gelmiyor. Bu yüzden bu yazıda ikisi de var. Ama farklı düşüneninde canı sağolsun. 

devamını oku
PAYLAŞ:

26 Şub 2017

KAMU SPOTUM ( Kirletmeyin Gürültümü )

Kızım uyuduğunda ;
  * Gelen misafire
  *  Gecen patatesciye
  * Yayın yapan soğancıya
  * Ses yapan komşuya
  * Seriye bağlayan overlokcuya
  * Bağıran bıdıklara sesleniyorum...

    Ehhh beeee paşalarrr...Çocuğu uyutmamı mı bekliyodunuz yani ?
    Nasıl bir gürültü kirliliğisiniz siz. Bir gıdım azaltalım tınıyı lütfen.Duymak zorundamıyım kulakları aşındıran o "cırt" sesinizi.
     Bir susun,bir kücük harflerle konuşun dimi. Az birazcıkta empati yapın bir zahmet. Hasta var,çocuk var,çalışan var. Tek derdimiz pattis,soğan mı ? Yoksa halı mı amcacım ?
      Zarttttt diye zile basan akrabacıklarım. Gen bağlarım,dna zincirlerim... Ehh be tipik sülalem. Bir kere zili çaldın işte. Bizde duyduk dingg dongg sesini. Bir sabrette gelelim kapıya kadar. Biliyorsun ki hala ışınlanma icad edilmedi. Uçupta açamıyoruz kapıyı malesef.
     Ya üstteki komşu teyzeme ne diyim ? Hele birde bu modellerin sürekli birsey çakanları var. Nereye ne çakıyonuz bu kadar hemşerim. Memeleketine giden alt geçit mi yapıyosun ? Bir avrasya tüneli de sen açacaksan buyur sese devam et. Valla merak ettim ya napıyonuz bu kadar. Söyleyinde "Hehhh tamam haklıymış adam beyler " diyebileyim.
    Çatma sırası son olarak kime geldi bilin bakalım :)  Ses ustalarının çocuk versiyonları olan, sevgi pıtırcıklarına tabikide..." Tatlımmmm,çocuğummm evin barkın yok mu senin evladım. İnsan günün 24 saatinin 14'ünü dışarda mı geçirir. Hadi geçiriyon bare ecicik 'volume' yi kıs dimi  😃 "
     Eyyy sevgili ahaaliiii duyun sesimi. Huzur istiyorum,sakinlik istiyorum,saygı istiyorum. Lütfen birazda bu kirlilikleri temizleyelim bayım.Sadece sokakla olmuyor bu işler 😃

°°°°°°°
Merhaba yeni bir konuk yazar yazısı ile beraberiz. Annesi'nin Prensesini okumayı çok seviyorum ve  bu blog'da yazısının olması beni acayip  mutlu ediyor :))  Kendisine çok teşekkür ederim.

 Konuk yazar yazılarını aynen yayınlıyorum. Sizlerde konuk yazar olmak isterseniz bana iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz. Hepinize iyi günler. 

Not: Başlıkların yanına artık konuk yazar yazmayacağım. Zira İçeriğe bakan anlıyor :)) Aşağıda bulunan etiket bulutuna eklenecek böylece oraya tıklayıp bütün konuk yazarların yazılarını görebilirsiniz :) 

devamını oku
PAYLAŞ:

23 Şub 2017

Kuru Saçlar İçin Maskeler


Zamanla saçınız çeşitli nedenlerden dolayı kuruyabilmektedir. Böyle bir durumda doğal bileşenlerden oluşan çözümleri uygulamak daha sağlıklı olacaktır. evde saç bakımı sırasında Kuru saçlar için uygulaması oldukça basit saç maskeleri mevcut. Sizler de bu maskeleri uygulayarak saçlarınızı canlandırabilirsiniz. Saçınıza uyguladığınızda kısa bir sürede sonuç alacağınız üç adet saç maskesi tarifini derledik.

Bal ve Muz Maskesi Tarifi

İhtiyacımız olan şey doğal bir bal ve bir adet muz. Bir adet muzu iyice ezin ve üç kaşık bal ile karıştırın. Bu karışımı saçınıza yavaşça uygulayın ve 30 dakika bekleyin. Bu süre sonrasında saçlarınızı yıkama işlemini gerçekleştirebilirsiniz. Bu maskenin etkisini biraz daha arttırmak isterseniz, badem yağı eklemek iyi bir seçenektir.

Bal ve Zeytinyağı Maskesi Tarifi

Doğal bir bal ve doğal zeytinyağı malzemeleri ile bu maskeyi hazırlayacağız. Malzemeleri geniş bir kaba doldurun, saçınıza uygulayabileceğiniz kıvama gelene kadar karıştırmaya devam edin. Karışım hazır olduktan sonra artık yavaşça saç uçlarınızdan, kafa derinize kadar bu maskeyi uygulayabilirsiniz. Uygulama sonrasında içeriğin saç özlerine iyice etki etmesini sağlamak için temiz bir bone kullanın. 30 dakika bekleyin ve sonrasında saçlarınızı yıkayın.

Aloe Veralı Maske Tarifi

Aloe veranın saçlara olan faydaları saymakla bitmez. Bu maske için iki adet aleo vera yaprağı edinin, bu yaprakları keserek bir kâseye koyun ve üzerine saç tipinize uygun bir saç kremi ekleyin. Yaklaşık 7 dakika boyunca karıştırın ve saçınıza uygulayabileceğiniz hale gelmesini sağlayın. Sonrasında saçınıza masaj yaparak uygulayın ve bone takarak 30 dakika boyunca bekleyin. Sonrasında saçlarınızı yıkamanız gerekiyor.

Sizlere sunduğumuz bu maske tariflerinin en önemli özelliği ise doğal bileşenlerden oluşmasıdır. Doğal malzemeleri kullanarak, bu malzemelerin saçlarınızda doğal etki göstermesini sağlıyorsunuz. Bu da saçlarınızın belli bir süre değil, uzun süreli olarak canlı kalmasını sağlıyor.

°°°°°°°
Konuk yazarlığı için Zeynep hanıma çok teşekkür ederim. Sizlerde konuk yazar olmak isterseniz bana iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz. Yazı içeriğine, yazım şekline ve konu seçimine karışmadan aynen yayınlıyorum. 
Hepinize iyi bir gün diliyorum... 

devamını oku
PAYLAŞ: