28 Eki 2016

BİR SÖZ BİR MÜZİK

"Hüzün ruhun gözyaşlarıdır... Dinmesi dileğiyle"










Daha önce Chopin - Spring waltz adıyla paylaştığım eser aslında Paul de Senneville tarafından bestelenmiş George Davidson tarafından çalınan Mariage d'amour parçadır. Yanlışlığın farkına vardığım an düzelttim. Keyifli günler dilerim 

devamını oku
PAYLAŞ:

24 Eki 2016

BİR SORUNUM VAR

Merhaba çok acil yardımınıza ihtiyacım var.Blogumun trafik kaynaklarında başvurulan url'leri incelediğimde bilmediğim tanımadığım bazı forumlara ve sakıncalı sitelere yönlendiriliyor? Acaba trafik arttırmak amacıyla link verdiğimiz servisler bunlara yol açıyor olabilir mi ?Nasıl çözebiliriz? Bu sorunu daha önce yaşayan veya çözümünü bilenler lütfen yazsın

devamını oku
PAYLAŞ:

22 Eki 2016

GÜVENEMEYECEK MİYİZ?

Merhaba. Nasılsınız? Diye başlarım normalde yazılarıma. Hal hatır sorarım ama bugün ne benim içimden geliyor ne de sizin iyi olacağınızı sanmıyorum. Irmağı hepinizin duyduğunu tahmin ediyorum. 3,5 yaşında küçücük bir kız çocuğu. Komşuları tarafından çok büyük ihtimalle tecavüze uğradı! Ardından öldürüldü. Katili 10 yıldır  pedofili hastası olduğunu ve kadınlar ile uzun zamandır birlikte olmadığı için yaptığını söyledi. Bu cümleler ile savundu kendini. Sanki mazur görülebilecekmiş gibi.. O itiraf edene kadar herkes onun üzerine fazla gidildiğini düşünüyorlardı. Çocuklara öpücük karşılığı şeker veriyormuş. İnsanlar bunu iyi kalpli olduğundan sanıyorlarmış. 

Nasıl bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu anlayın. Eğitimli hatta eğitimci yada zır cahil farketmiyor. Sokaklarımızda dolaşan sapkınlar var. Hepimiz hatta hayvanlar bile onlara göre birer hedef. Kimileri bu işten sıyrılıyor bile. Çoğumuzun aklının almadığı sebeplerle indirim alıyorlar!! 

Belli ki bundan sonra Allahtan başka kimseye güvenemeyeceğiz. Önlemlerimizi almak zorundayız. İlk adım daha önce de yazdığım mahremiyet eğitimi. Üşenmeden çok kısa bir sürede bu eğitimi aile içerisinde verin lütfen. 
İkinci adım çocuğunuza- paranoyaklaştırmadan yapın- asla ama asla bir yabancıyla konuşmamasını, birşey almamasını, dokunmamasını tembihleyin. 
Üçüncü adım hergün ne yaptığını sorun. Hataları olduğunda sert tepki vermeyin. Ki sizinle rahat konuşabilsin
Dördüncü adım kız olsun erkek olsun - tabii ki bu sapkınlık için bir açıklama olamaz- rahat kıyafetler giydirin. Onlar sadece birer çocuk. Dikkat çekecek ve dar kıyafetler giydirmeyin. Özellikle bazı kız çocuklarının çok fazla kadınsı giydirilmiş olduğunu gördüm. Hem rahat oynayamıyorlar hemde hedef haline getirmiş oluyorsunuz. Evet sebebi kıyafet değil ama kendilerini savunacak yaşta değiller. Şuan onları siz savunuyorsunuz. Demek oluyor ki tek Olmak zorunda oldukları bir yerde dikkat çekmemeliler. Bazılarınız bu adıma tepki gösterecek biliyorum. Ama çağımızda binlerce marka var. Aralarında oldukça spor markalar da mevcut. Çocuklar kendi kıyafetlerini seçiyorsa pekala buralardan alabilirsiniz. Ki çocukların giyim zevkleri ebeveynler tarafından şekillendiriliyor 
Beşinci adım eğer bu tür bir durumdan şüpheleniyorsanız. Mutlaka bir Pedagog ile iletişim sağlayın. Çocuğunuza aşırı tepki göstermeyin ve utanmayın. Utanması gereken siz değilsiniz. 


Başka neler yapılabilir yorumlarınız bekliyorum. İnşallah Allah hepimizi iyi insanlarla karşılaştırsın.. 

devamını oku
PAYLAŞ:

18 Eki 2016

ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK - JOHN BOYNE



"Bu kitabı okumaya başladığınızda, Bruno adında dokuz yaşındaki bir çocukla bir yolculuğa çıkacaksınız (ama bu kitap dokuz yaşındakilere için değil). Ve er geç Bruno ile birlikte bir tel örgüye varacaksınız. Böyle tel örgüler dünyanın dört bir yanında var. Umarız asla rastlamak zorunda kalmazsınız."*

Bruno, Almanya'nın Berlin kentinde "Umutsuz Vaka" olarak nitelendirdiği on iki yaşındaki ablası, annesi ve bir Nazi subayı olan babasıyla beş katlı bir evde yaşayan dokuz yaşındaki bir çocuktur.

Bir gün Fury(Hitler)  Bruno'ların evine akşam yemeğine gelir. Anne ve babası çok heyecanlıdır, çünkü görünüşe göre Fury önemli biridir. O akşam yemeğinden sonra Bruno babasının işinde terfi ettiğini, bu yüzden Out-with (Auschwitz) denen bir yere taşınacaklarını öğrenir. Buna çok üzülür, çünkü oturdukları çevreyi ve arkadaşlarını çok sevmektedir.

Out-with'e taşıdıklarında, eve birçok asker girip çıkmaya başlar. Bruno bundan oldukça rahatsız olmaktadır çünkü askerleri hiçbir zaman sevmemiştir. Her gün bir öğretmen evlerine gelmekte, ablası ve Bruno'ya bazı dersler vermektedir. Öğretmenleri tarih dersine önem verse ve sanat ile okumayı zaman kaybı olarak görse de, Bruno macera kitapları okumayı çok sevmekte ve tarihten nefret etmektedir. Fakat ablası öğretmenleri ve yaşadıkları yerin de etkisiyle, tam bir Naziye dönüşmektedir. Bruno çok yalnızdır, evlerinin çevresinde bir tek ev bile yoktur ancak bahçenin etrafındaki tel örgütlerin ardında hepsi birbirinin aynı çizgili pijamaları giyen binlerce adam ve çocuk vardır. Bruno tüm bunları odasındaki pencereden görmüştür.

Bruno bir gün, okuduğu macera kitaplarının da etkisiyle bahçede bir keşif gezisine çıkmaya karar verir. Tel örgülerin yanı boyunca epey bir yol aldıktan sonra, örgünün diğer tarafında yere çökmüş oturan çizgili pijamalı ve kafası tıraş edilmiş bir çocuk görür. Çocuk çok zayıf ve hayli üzgün görünüşlüdür. Bruno da tel örgülerin kendi tarafına aynı diğer çocuk gibi oturur ve çocukla sohbet etmeye başlarlar. Çocuğun adının Schmuel olduğunu öğrenir. Kısa bir süre sonra Bruno'nun her öğleden sonra tel örgü boyunca yürüyüp yere oturarak Schmuel ile sohbet etmesi bir rutine dönüşmüş, ikisi çok iyi iki arkadaş olmuşlardır. Bazen mutfaktan alıp cebine sıkıştırdığı yiyecekleri Schmuel'e götürmektedir, çocuğun yüzündeki mutluluğu gördükçe kendi de mutlu olmaktadır. Bruno Out-With'e taşınmadan önceki en iyi arkadaşlarını artık o kadar da özlemiyor, hatta isimlerini bile hatırlayamıyordur. Artık en iyi ve tek arkadaşı Schmuel dir.

Zaman geçtikçe çevrelerinde askerlerden başka hiç kimse bulunmadığından yakınmaya başlayan ve böyle bir çevrede iki çocuk yetiştirilemeyeceğini söyleyen Bruno'nun annesi, babasına Berlin'e geri dönmek istediğini söyler. Babası ilk duyduğunda bunu kabul etmese de, sonraları bunun mantıklı bir fikir olduğunu, herkesin orada daha mutlu olduğunu kabul eder. Böylece yeniden taşınma hazırlıklarına başlarlar. Fakat ne var ki Bruno Berlin'e geri dönmeye o kadar da hevesli değildir. Schmuel'den ayrılmak istememektedir.

Taşınmadan bir gün önce, Bruno Schmuel'i görmeye gittiğinde, onu olduğundan daha da üzgün bir halde bulur. Söylediğine göre babası çalışmaya götürülmüş, sonra da geri dönmemiştir. Bunun üzerine Bruno'nun da o çizgili pijamalarla giyerek beraber Schmuel'in babasını aramalarına karar verirler. Fakat saatlerce araştırmalarına rağmen babasından bir iz bulamazlar. Tam Bruno'nun eve geri döneceği sırada askerler etraflarını sarar ve yürüyüşe götürüleceklerini söylerler. İkisinin de yürüyüşün ne olduğu konusunda bir fikri yoktur. Fakat Bruno da Schmuel de o yürüyüşten bir daha geri dönmezler.**


E-kitap indirirken bu kitabı da indirdiğimin farkında değildim.Kütüphane'de dikkatimi çekince okumaya başladım.Kapağı Yahudi'lerin toplama kamplarına alındıklarında zorla giydirilen kıyafetler gibi yapılmış.Bir yandan çok sade diğer yandan yankı uyandırıcı yani.Çocuk kitabı-esasında pek  çocuk kitabı sayılmaz- olunca çabucak bitti.Kendisi ne kadar kısa olsa da etkisi bende uzun sürdü.Çünkü tevâfuk Serenad ile aynı dönemde okumuş bulundum. Aslına bakarsanız tevâfuklar devam etti.Kitap için fotoğraf çekerken bir baktım ki Hanzala'nın bulunduğu dergi de hemen kitabın yanı başında...Birinin kolunda ki işaret gün geliyor diğerinin sırtına saplanıyor...

Hanzala'da tıpkı Bruno ve  Schmuel gibi hep 10 yaşında kalacak. 

Aklım almıyor böylesine acı çekmiş bir toplum nasıl aynı acıları başka bir topluma çektirebilir ki. Bir kez daha farkına varalım Savaşlarda en büyük acıları hep çocuklar çekiyor. Onlara anne ve babasının hatta küçük kardeşinin ölüm nedenini açıklayamıyorsun.Onların temiz dimağları ve mantıkları bir insanı öldürmeyi kabul etmiyor.Açıkçası benim de kabul etmiyor.Bir insanı dini,dili,ırkı yüzünden öldürmek kendi üstün görmek hangi mantıkla kabul edilebilir ki...

Okumanızı kesinlikle öneriyorum. En büyük hayali kaşif olmak olan Bruno'yu seveceğinize eminim.Ama kitabın sonunda bu daha çok üzülmenizi sağlayacak şimdiden uyarayım. Kısa bir kitap olduğu için spoiler vermeden bilgi vermek zor ancak kesinlikle okumanıza değecek.

Ayrıca Kitap 2008'de sinema filmi'ne uyarlanmış.Büyük ilgi gören film unutulmaz filmler arasına girmiş.Ben henüz izlemedim ama bu yazıdan sonra izlemeyi düşünüyorum.İşte böyle dostlar...

Cumartesi görüşmek üzere...Sevgilerimle

Kaynak:glorrrybooks




*Arka Kapak Yazısı

devamını oku
PAYLAŞ:

15 Eki 2016

ORTAYA KARIŞIK

♪ Bahadır Sağlam - Kır Papatyası

Merhaba.Nasılsınız efendim bugün. Hafta sonunuz nasıl geçiyor?  Bugün yazı günüm.Şükür bugünde elim kaleme varabildi.Kısa kısa yazılarının farklı bir versiyonu gibi olacak bugün. Sizlerle paylaşmak fikir almak istediğim ama bir yazıya oturtamadığım küçük şeyleri yazacağım. Ne diyorsunuz bu konuda ? Sanırım böyle uzun bir yazı olacak şimdiden kusura bakmayın efendim :)

Dün bir haber gördüm.Çok hoşuma gitti.Hoşgörünün hala bu topraklarda olduğunu bilmek iyi geldi.Yalova'da bir imam Metin Halıcı.Lojman vermişler imam amcamıza.Lojmanın bahçesinde bir tarihi kilise var. Camiyi ne zaman temizlese işte bu kiliseyi de temizleyip düzenliyor. Her an ibadete hazır halde oluyor kilise :) Arada sırada gelen turistlerin çok hoşuna gidiyormuş bu durum :)



Gelelim  mimlere 2 tane çok değerli arkadaşımız mimledi beni.Daha geçen hafta mim yazdığım için üst üste gelmiş olacaklar. Ayrı birer sayfada yazmadığım için utansam da hiç yazmasam daha ayıp olacak.O yüzden ikisini de bu yazı da yapalım bitsin diyorum. Turgay Aksoy ve Kimliksiz'e teşekkür ediyorum lütfen kusura bakmayın olur mu?

SATIR ARASI MİM

1. NASIL BLOG YAZMAYA BAŞLADINIZ?

Aslında en başta anonim bir isimle yazmaya başladım.Çünkü beni dinleyen hiç kimse yoktu. Arkadaşlarım elbette vardı ama onlara her şeyi söyleyemiyordum. Bu yüzden yazmaya karar verdim.

2. BLOGUNDA DAHA ÖNCE YAZMADIĞIN BİR TARZDA YAZACAK OLSAN BU NE OLURDU?

Sanırım 2 yıl olmuştur.Bir blogda düzenli olarak hikaye yayınlanıyordu-şimdi bulamıyorum o hikayeyi-Uzun zaman yazmayı düşündüm.Ama hiç yazmadığım bir tür tereddüt ediyorum.Eğer tereddütlerim olmasaydı hikaye yazardım.

3. BLOGLARDA OKUMAYI EN SEVDİĞİN KONULAR NELERDİR?

Genel olarak kişisel blog yazarlarını takip ediyorum.En sevdiğim konular kendilerinde toparlanmış oluyor çünkü.Emine abla balkanları geziyor bende geziyorum mesela. Dolayısıyla her yazıyı okumayı seviyorum.

4. HAYATTA EN ÇOK YAPMAK İSTEDİĞİN 3 ŞEY NEDİR?

Mutlu ve huzurlu olmak ve çok sevilmek :) 

En Çok Beğendiğim 15 Kitap Mimi

  • Çalıkuşu
  • Kürk Mantolu Madonna
  • Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
  • Olasılıksız
  • Kardeşimin Hikayesi
  • Kâtip Bartleby
  • Kırmızı Pazartesi
  • Mavi pijamalı Çocuk
  • Uçurtma Avcısı
  • Satranç
  • Alamut
  • Sherlock Holmes
  • Sırça Saray
  • Küçük Kara Balık
  • Da Vinci Şifresi
Her iki mime yapmak isteyen herkesi mimliyorum.Yapmayan kalmadı sanırım :) Bugünlük yazımız da böyleydi.Söz veriyorum Allah bir manilik vermezse pazartesi ve cumartesi dopdolu iki yazı yazacağım :)

Sevgilerle...




devamını oku
PAYLAŞ:

13 Eki 2016

SERENAD - ZÜLFÜ LİVANELİ

♪ Franz Schubert - Serenade



Merhaba.Bugün nasılsınız? Henüz yazı günüm gelmedi ama bugün boş vaktim vardı ve bu kitabında kapağını kapağını kapatalım istedim.Ve bir Zülfü Livaneli kitabıyla daha karşınızdayım. Kitap hakkında yazmaya nasıl,nereden başlasam bilemiyorum. Açıkçası bir sür kafamın içinde hikayeleri toparlayamadım. ;Bu yüzden yorum ne kadar iyi olacak bilemiyorum.Hikayeler diyorum çünkü birden fazla üstü kapalı kalmış olay vardı.Tek tek açarak gittik sonuna. 

Öncelikle oldukça sürükleyici olmasına rağmen Zülfü Livaneli kitaplarından farklı bir üslupla yazılmış olduğunu söylemeliyim.Büyük ihtimalle bunun nedeni daha önce hayatında kitap yazmamış olan bir kadın karakterin ağzından yazılıyor olmasındandır. Karakterimiz Maya Duran 30'lu yaşlarında İstanbul Üniversitesinde halkla ilişkiler memuresi olarak çalışan boşanmış bir kadın ve bir annedir. Mayanın görevlerinden biri üniversiteye misafir olarak gelen hocalarla ilgilenmektir. Amerika'dan gelen Profesör Maximilian Wagner ile ilgilenmek de yine ona düşmüştür.Profesör Maximilian Wagner Yahudi soykırımı sırasında Türkiye sığınan alman hocalardan biridir.Aslında ari bir alman olan profesörün neden İstanbul'a kaçtığını daha sonra öğreniyoruz. Bununla beraber gizlenmiş,üstü örtülmüş dile getirilmemiş olayları da öğreniyoruz. Bunlardan biri olan Struma olayını  ben hiç duymamıştım.Patlatıldığını öğrendiğim an şaşkınlığımı hiç unutamayacağım.Birde bu olayın ardında bıraktığı-aslında kurgu olan-hüzünlü aşk hikayesini.

Maya çok yönlü bir karakter ve  neredeyse her konuya değiniyor kitapta.Bir kafenin popülerliğinde indirimlere,doğudan batıya şimdi ki aşklara ufak ufak  yorumlar yapıyor.Böyle karakterleri çok beğeniyorum.Sanki gerçekten bizim içimizde oturmuş yazıyor hissi veriyor bana.Ayrıca bana öyle geliyor ki biraz da Zülfü Livaneli'nin bu konuda ki görüşlerini okuduk.Kitabın En sevdiğim yönlerinden biri de hiç bir iktidarın iyi olmadığını belirtmesiydi.Bir çok yazarın Avrupayı çok medeni adeta sütten ak kaşık olarak çıkmış  olarak tanıttığını düşünürsek kitap bana açık sözlü geldi.Keza Yakın Türkiye geçmişine ve iktidarlara da değinmesi de öyle ama..

Çok tanınmış ve beğenilmiş kitapları eleştirmek kesinlikle istemiyorum ama değineceğim noktaları yazmadan geçemeyeceğim.Kitapta çok fazla tesadüf var.Bütün olayların Maya ile alakası olması İstihbarat servislerinin Maya ile görüşme çabaları,Mayanın istediği her bilgiyi Bürokrasiye takılmadan kolaylıkla bulması,Maya ve profesörün haberinin yapılması,Mayanın memure olmasına rağmen hiç parasızlık çekmemesi diğer bir kaç noktada biraz inandırıcılığını kaybetmiş.Yazım üslubu dahi karakter için farklılaştırmışken bu tesadüfler biraz abartılı olmuş.Ayrıca Max'in Nadiayı bu kadar sevmesine rağmen nota konusunda Maya'nın bile kolaylıkla ulaştığı bilgiler ulaşamamasının  ve uğraşmamasının  altı doldurulmalıydı diye düşünüyorum.Öte yandan merak uyandıran bir noktası var.Kitaba veren "Serenade für Nadia" eserini çok merak ettim. Duymayı çok isterdim.

Maximilian Wagner için hayalimde canlanan yüz 

Benim yorumlarım böyleydi.Genel anlamda beğendiğim bir kitap oldu.Zülfü Livaneli kitapları okumaya devam edeceğim.Ve görüşlerime ne kadar katıldığınızı kestiremesem de kitap yorumlamaya devam edeceğim :)

Sevgilerle :)


devamını oku
PAYLAŞ:

8 Eki 2016

MİM | SEVGİLİ DESTİNO

Merhaba efenim. Harika bir günden hepinize merhaba.Cumartesi hem en sevdiğim gün-kim sevmez ki- hem yazı günüm :) Bugün ne yazsam diye düşünürken sevgili Destino beni mimlemiş.Fırsat bu fırsat bugünün yazısını yazmış olacağım :) O yüzden ayrı bir teşekkürü borç biliyorum kendisine :D Onun yazısı için isminin üzerine tıklayabilirsiniz :)

1- Bu yaz okuduğun en güzel kitap?

Şuan farkına vardım ki ben bu yaz çok çok az kitap okumuşum.Aralarından birini seçecek olursam Kardeşimin Hikayesi demek istiyorum.

2- Bu yaz okuduğun sana hayal kırıklığı yaşatan kitap?

Sanırım yok.Tüm kitaplarım benim bebeklerim :D

3- Bu yaz izlediğin en güzel 3 film?


Hush! Girls Don't Scream( Şşş! Kızlar Bağırmaz) Bu filmin yazısını da yazmıştım.Çok beğenmiştim.Tavsiyeme uyup izleyenlerden geri dönüş aldıklarım çok beğenmişti.


Ex Machina Yazın başlarında izlemiştim.Yapay zekaların doğuracağı sonuçlar üzerine bir film.Açıkçası insan yapımı bir makinenin insan gibi düşünmesi hatta insan gibi iyiliği ve kötülüğü seçmesi fikri beni düşündürüyor.Yapay zekalar üzerine olan filmlerden hoşlanıyorsanız-mesela Her- mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.

Cloud Atlas (Bulut Atlası)  Yine bu yaz izledim ve beğendim.Geçmiş, Şimdi, Gelecek, Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu bir film. Zaten Tom hanksin oyunculuğunu sevdiğim için filmi de beğendim.Ayrıca Matrix'in yönetmenlerinin elinden çıkmış :)

4- Bu yaz dinlediğin en güzel şarkı?

Detektivbyrån - Dansbanan Sanırım Değmesin Yağlı Boya blogunda dinlemiştim ilk. dinlediğimde Amelienin müziğine benzetmiştim.Ancak o  değil ama çok benziyor.Eğer o gün uzun uçuşan bir etek giydiyseniz ve bu müzik çalıyorsa kesinlikle dans etme - etrfanızda dönüp durma isteği doğabiliyor:D
Beni gülümseten bir parça :)

5- Bu yazı bir kelime ile tarif et?

İyi. Tek kelimeyle ifade edersem iyiydi.

Benim cevaplarım böyleydi bende 

Ve yapmak isteyen herkesi mimliyorum :) Cevaplarınızı bekliyor olacağım.Hepinize iyi günler ve iyi hafta sonları


devamını oku
PAYLAŞ:

1 Eki 2016

GELECEKTEKİ BEN

iyi geceler :) nasılsınız? Neler yapıyorsunuz? Ben dünya gayeleri ile uğraşıyorum bu aralar bakalım sonum ne olacak. Son yazımda her cumartesi yazı günüm demiştim ertesi güne 2 saat kalmış olsa dahi sözümü tutmak istedim.

Ben Van depreminden sonra Kocaeliye gitmiştim.  Depremden kurtulmuş, ilk defa yatılı okulda kalan 18 yaşında psikolojileri yerinde olmayan çocuklardık. Öğretmenler üzerimize fazlasıyla düşüyorlardı Allah hepsinden razı olsun. Bir gün sınıf hocamız bizden 5 yıl sonraki bize bir mektup yazmamızı istedi. Böylece yeniden hayal kurabilirdik. Adreslerimizi de yazdık hocaya verdik. Eğer sözünü tutar ve gönderirse 2017'de elimize geçecek. O zaman burada da paylaşırım Allah nasip ederse.

Peki bu anıyı neden yazdım? Bugün ki konum bana bu anıyı hatırlattığı için sizlere anlatmak istedim :)  Future me adlı bir internet sitesi buldum. Bu siteye üye olmadan e-posta adresi, göndermek istediğiniz tarihi ve mektubunuzu yazıyorsunuz. Site günü gelince mektubu size yolluyor. Bu mektupları ister size özel kalabilir. İsterseniz genel olarak yayınlayabilirsiniz. Bence çok güzel bir fikir. Bir süre sonra hangi noktaya gelmiş olduğumuzu farkedeceğiz. Ayrıca gönderdiğini unutanlara hoş bir sürpriz olabilir. Düşünsenize masa başında dosyalar ile boğuşuyorsunuz bir gün kendinizden bir mektup alıyorsunuz :)


"Sevgili gelecekteki ben... "

devamını oku
PAYLAŞ: