kitap tavsiyesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap tavsiyesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap tavsiyesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap tavsiyesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ağu 2016

KİTAP YORUMU || KARDEŞİMİN HİKAYESİ -ZÜLFÜ LİVANELİ


İnsan,Bir damla kan ve bin endişe
Şirazlı Sadi 


İlk defa bir Zülfü Livaneli kitabı okudum.Bitirdikten sonra keşke daha önce okusaymışım dedim.Kitap bir cinayet haberiyle başlıyor.Bir gece öncesinde misafir olduğu evin genç hanımı öldürülüyor. Olaylar bundan sonra başlıyor.İçerisine Ahmet beyi ve onun yaşamını da alarak devam ediyor.Kitap boyunca   katili tahmin etmeye çalışıyorsunuz. Ama sanırım hiç kimse kitap sonunu tahmin edemez.


Bir kitap düşünün içinde hem cinayet,hem psikoloji,hem aşk olsun.Kitabın kahramanı Ahmet Arslan ise çok tuhaf biri  Kendisi bir mühendis ve emekliliğinden sonra Karadenizin bir köyüne yerleşmiş.Profesör Kien* gibi  tüm evi kitaplarla dolu. Tıpkı bir kütüphane gibi onları konularına ayırması çok hoşuma gitti. Kitaplarda asıl aradığı anlattığı hislerini anlamak.Çünkü mühendis bey hissedemiyor.Odalarda az sayıda eşyaları da var.Mesela birinde sadece sevgili var.O kadar çok seviyor ki sevgiden öldürüyor.** Tıpkı takıntılı bir aşık gibi.

Kitabın konusu,dili ve insana kattığı bilgiler açısın ben çok beğendim.Bitirince şöyle bir kalacağınızı düşünüyorum.Kesinlikle Livaneli kitaplarını okumaya devam edeceğim. Hakkında daha fazla yazmak istesem de hem spoiler vermemek için hemde birbirine karıştırmadan yazmak zor olacağı için kısa kesiyorum ve son olarak kitabın epub uzantılı bir kopyası bende mevcut ancak telif hakları açısında soru olabileceği için buraya yükleyemiyorum.Ama isteyenleriniz olursa e-mailden gönderebilirim.

Keyifli Okumalar.
Sevgilerle

*Profesör Kien Elias Cannettinin Körleşme kitabının karakteri
**Kitabın bir bölümüne göndermedir.

devamını oku
PAYLAŞ:

25 Nis 2016

KİTAP YORUMU || SAMED BEHRENGİ - KÜÇÜK KARA BALIK

“Böyle amaçsızca yüzmekten bıktım usandım. Başka yerlerde neler olduğunu öğrenmek istiyorum. Bu düşünceleri kafama bir başkasının soktuğunu sanabilirsin, ama ben uzunca bir süredir kendim düşünüyorum bunları. Arkadaşlarımdan da bazı şeyler öğrendim elbette; örneğin, birçok balığın yaşlanınca, hayatta hiçbir şey yapmadık, hayatımızı boşa geçirdik, diye yakındıklarını biliyorum. Durmadan sızlanıp dururlar. Ben yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorum; durmadan aynı şeyleri yapmak, yaşlanana kadar başka bir şey yapmadan yaşamak olamaz; dünyada yaşamanın anlamı bundan daha fazla olmalı!”

Küçük Kara Balık bir öğretmen ve masalcının çocuklardan çok büyükler için yazdığı bir  masal kitabı.Yazarın en ünlü iki kitabından biri olan Küçük Kara Balık 12 Eylül Darbesi sürecinde Türkiye'de yasaklandığı gibi, halen İran'da da yasaklı kitaplar listesinde bulunuyor. 
Yazar Samed Behrengi  Azeri asıllı İranlı bir öğretmen. İran genelinde seyahatler  ile Fars ve Azeri halk kültürünü inceleyerek ,halkın dilinde dolaşan masalları derledi. Bunları derlemenin yanı sıra, çocuk öyküleri yazdı. Çocuklar için masal kitabı olarak görünse de özellikle İran ve dünya halkı için adalet, eşitlik, direnebilme,sorgulama gibi öğütlerde bulunan masallar yazdı. Zamanının Şah yönetimine karşı masal ve hikâyeler yazarak karşı koymaya çalışmış, başkaldırmıştır. Bu yüzden 28 yaşında Aras nehrinde ölü bulunduğunda kimse yüzerken boğulduğuna inanmamış, bu yüzden suikasta uğradığı düşünüldü.
Uzun bir kış gecesinde bir balık,denizin dibinde,sayıları on iki bin taneyi bulan çocuklarına ve torunlarına bir masal anlatmayaya başlar.Küçük kara balığın masalıdır bu.

               
Küçük kara balık
.Küçük kara balık annesiyle beraber denizin dibinde üstü yosun tutmuş bir kayanın altında yaşarmış.Bu kayanın altında yatarken ay ışığını görmeyi çok ister ama bir türlü göremezmiş. Sabah erken saatlerden akşam güneş batana kadar annesiyle birlikte yüzer başka bir şey yapmazlarmış.Annesinin binlerce yumurtasının arasından tek sağ kalan o olduğu için  annesi küçük kara balığa çok bağlıymış

Küçük kara balık düşüncelere dalmaya ve içine kapanmaya başladığında hasta olduğunu düşünmüş annesi,nasılsa yakında iyileşir diye düşünmüş.Halbuki küçük kara balık  bütün gün yüzüp durmaktan sıkılmış ve bulundukları derenin sonunu merak edermiş.Bir sabah  erkenden annesini uyandırmış.

-Buralardan gitmeliyim 

demiş annesine.Bundan sonrasında küçük kara balığın maceralarına ortak oluyor onunla beraber derenin sonuna,ırmağa ve denize varıyoruz.Bu yolda annesinden başlayarak bir çok engelle karşılaşıyor. Güneşin ışıklarıyla güçleniyoruz.Küçük kara balığın sonunu öğrenemiyoruz belki ama onun yolundan gidecek küçük kırmızı bir balıkla bitiyor masal.Küçük kara balık zeki ve bilmiş ve bazen ukala bir balık.Söylediği cümleler sizi gülümsetiyor.Çünkü küçük sıfatı olunca insan bu kadar büyük cümleler beklemiyor.

Zaten kısacık olduğu için daha fazla bir yazamam.Ama değinmek istediğim bir kaç detay var.Masal olmasına karşın içinde balıkların birleşerek bir salyangozu öldürmesi,küçük kara balığın hançerle dolaşması ve onunla pelikanın kesesini yırtması ve bir balıkçılı öldürmesi gibi içeriklerin bulunması çocuklar için pek uygun gelmedi bana.Öldürmek eylemini rahatça kullanması rahatsız etti..Belki de bizim algılarımız buna açık olduğu için bana öyle gelmiştir.Ama yinede en azından ilk okul beklenmeli küçük kara balıkla tanışmaları için.Kendiniz için ise en az bir defa okunması kanaatindeyim.İnce bir kitap zaten.Ben A101'den yazarın diğer popüler kitabı 'Bir Şeftali Bin Şeftali' ile birleşik bir şekilde almıştım.Ancak hemen hemen her yayın evinde bulunan kitabı e-kitap olarak da okuyabilirsiniz.Birde YouTube'dan seslendirilmiş halini de paylaşıyorum Böylece sesli halini de dinleyebilirsiniz.

   



devamını oku
PAYLAŞ:

23 Nis 2016

Kitap Yorumu || Gabriel García Márquez - Kırmızı Pazartesi

"Beni öldürdüler,Wene Hala"
Kırmızı Pazartesi
Kolimbiyalıların dediği gibi Gabo'nun kendisinin de "en iyi yazdığım kitabım" dediği Kırmızı Pazartesi işleneceğini herkesin bildiği bir cinayetin öyküsü.  1982 Nobel Edebiyat Ödülü alan roman bütün dünyada Márquez'in diğer kitapları gibi yankı uyandırmış.Yıllar öncesinden gerçek bir olayı öyküleştirerek aktarıyor.

Santiago Nasar Güney Amerika'ya son yerleşen  Arap ailelerinden birine mensup.Yakışıklı,çapkın,zeki ve bulunduğu kasaba da oldukça sevilen ,yine de hizmetçisi Divina Flor'u taciz edecek karekterde biri.Öldürüldüğü gün herkes öldürüleceğini biliyor ama engel olmuyor.Açıkçası çoğu insan bunun doğru olabileceğini bile düşünmüyor.Yazarımız da bu cinayetin arka planını araştıran Santiago'nun en yakın arkadaşı ve  onun açısından bakıyoruz.

Santiago bir namus cinayetine kurban gidiyor.Cinayetin bir gece öncesinde gelin olan  Angela Vicario baba evine geri gönderiliyor.Ve bir isim veriyor "Santiago Nasar".Ancak roman boyunca bu gönül ilişkisine ait hiç bir iz bulunamıyor. Angela Vicario'nun Santiago zengin ve güçlü biri olduğundan öldürülemeyeceğini düşündüğü için o ismi verdiğini düşünüyorum.Ancak başka bir isimde bulunamıyor.

Aslında cinayeti işleyen  Angelanın kardeşleri kasap olan ikizler Pablo ve Pedro cinayeti işlememek için bütün kasabaya Santiagoyu öldüreceklerini söylüyorlar.Belediye başkanı piskopos geleceği  için ellerinden bıçaklarını alıyor ve başından savıyor.Peder ne yapabileceğini bilemiyor zaten kasaba halkı gibi pek de inanmıyor. Herkesin haber vermemek için bir nedeni var.Santiago tıpkı masum biri gibi hiç bir tedbir almıyor.Psikopusun görmeye gideceği için silahını almıyor yanına,O gün diğer günlerin aksine ön kapıdan çıkıyor.Bunun dışında romanda dikkat çeken rastlantılar var. Nasıl olduysa onu uyaran mektubu göremiyor ve cinayetten çok sonraya kadar da kimse görmüyor.Santiago'nun annesi Plácida Linero.O gün hizmetçi oğlunun odasında olduğu söyleyince evin dış kapısını katiller girmesin diye kapatıyor.Ancak can havliyle eve doğru koşan oğlunu göremiyor.Roman boyunca Santiago'yu adım adım ölüme götüren rastlantıları okuyoruz. Bana göre hizmetçiler(Divina ve annesi) asıl katillerdi.Hizmetçi Victoria Guzmán Santiagonun babasının metresliğinden sonra hizmetçisi olduğu için Nasarlardan nefret ediyor. Divinanında aynı durumda kalacağını düşünüyor. 

 Çok çok etkileyici bir kitaptı.Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.Her detayda gizem ve ölümü hissediyorsunuz.Cinayeti sizde bilmenize rağmen son bölüme kadar tamamen oturtamıyorsunuz kafanızda. Ama kapağını kapattığımda ise her şey gözümde öylesine canlanmıştı ki film olsa nasıl olurdu diye düşündüm.Ki zaten filmi varmış.1987 yapımı olan filmde Santiagoyu Anthony Delon canlandırıyor.  Bazı erkekler yaş aldıkça güzelleşiyor diyelim :)

Anthony Delon


Aslında spoiler vermek istemem ancak cinayetin işleneceğini romanın başından itibaren yazdığı için bir kaç bilgiyi aktarmanın zararı olmaz diye düşündüm.Sizler okudunuz mu ? Düşünceleriniz nasıl ?


devamını oku
PAYLAŞ:

4 Mar 2016

Kitap Yorumu || Satranç- Stefan Zweig

Ross Daly - Hatif

Merhabalar.Bu yazıya nasıl zorlukla başladığımı bilemezsiniz.Zaten bu aralar hiç bir şey yapmaya mecalim yok.Geçenlerde annemin uzun iteklemeleri sonucunda göz doktoruna gittim.Üniversite hastanesinden nefret ediyorum.Hasta kalabalığı,yeni asistan doktorun egosu,egosu ile birlikte iki birde hocasına sormaya gidip gidip gelmesi sinirimi bozdu.Evet Van'da hocaları ile birlikte  bakmıyorlar. Velhasılıkelam 2 ve 1 olan göz numaram 2,5 ve 1,75'e yükselmiş.Miyopla birlikte astigmat da olunca nasıl gördüğümü varın siz düşünün.Göz arkasına bakmak için göz bebeği büyüten bir damla döktüler ve daha da kötü oldum. Allah'tan klavyeyi ezbere biliyorum.Üstüne babam ya telefondan,bilgisayar ya kitaptan diyerek sürekli bir laf sokuyor.Ne yapabilirim ki hayatımdan ikisini de uzaklaştırmam ki.Neyse kitabımıza geçelim.


Tabii kitaplar da tembelliğimden nasiplerini aldılar.Son derece ince ve akıcı olmasına rağmen satranç elimde süründü.Hastane'de bitirdim kendisini.Bu arada insanlar kitap okuyan insanları izlemeyi seviyorlar bunu daha iyi anladım.

Amerika'dan Arjantin'e giden bir gemi içerisinde bir dizi satranç maçının siyah ve beyaz tarafının öyküsünü anlatıyor.Taraflardan biri dünya satranç şampiyonu Czentovic diğeri ize Naziler tarafından esir alınan liseden beri satranç taşlarına elini vurmayan  avukat Dr. BCzentovic etrafı tarafından düşünmekten yoksun bir adam olarak tanımlanıyor.Kör oyunu bir türlü beceremiyor.Buna rağmen bir satranç dehası.Ve bu yolculuk boyunca asla bedava oynamıyor.  Anlatıcı kahramanımız arkadaşlarıyla birlikte  Czentovic ile toplu bir maç yapıyor.Sıradaki hamleyi düşünürken gizemli bir adam onlara yardım ediyor ve maç berabere bitiyor.Bu gizemli oyuncu Dr.B. Ve uzun yıllar boyunca sadece kör oyun oynamış bir esir.Anlatıcı onu ikna etmeye çalışırken hikayesini öğreniyoruz.Dr B. bana biraz beni anımsattı. Yalnızlığın cehenneminde kavrulmuş ilk bulduğu şeye tutunmuş bir "satranç" kitabına.. 

 Stefan Zweig  karakter analizleri anlatım şekli ile muhteşem bir iş çıkarmış. Ayrıca kendsinin biyografisini okuduğum ilginç bir  nokta gördüm ve sizinle paylaşmak istiyorum. Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etmiş. Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden olmuş.

Burada bahsettiğim siteden emanet almıştım kitabı.Sizlerde ücretsiz olarak faydalanabilirsiniz.Şimdi hem bir tane alıp kütüphaneme katmayı hemde ilk olsa da son Zweig kitabım olmayacağını düşünüyorum.

Sevgilerle...

devamını oku
PAYLAŞ:

31 Oca 2016

PAZAR 6’LISI : BENİ HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATAN 6 KİTAP



Merhaba sevgili Şule Uzundere'de gördüm bu paylaşımı. Her pazar belli bir çerçevede 6 kitabı paylaşıyorsunuz anladığım kadarıyla.Pazar listelerine ise Esseve Rin'den öğrenebilirsiniz.Gelelim beni hayal kırıklığına uğratan altılıya;

ROBİN SHARMA - FERRASİ'Nİ SATAN BİLGE

Ben lisedeyken çok popülerdi bir anda herkes okudu,herkes anlatmaya başladı.Açıkçası çok büyük beklentilerle başladım ama hiç beklediğim gibi çıkmadı.Zaten kişisel gelişim kitaplarını pek sevmem ve gereksiz abartıldıklarını düşünürüm.Hediye bir kitap olduğu için hatırası var ve hep kütüphanemde duracak :)

ENDER HALUK DERİNCE - MANOLYA KOKULU HİKAYELER


Bu kitap Şule ablanın hediyesiydi o yüzden özel bir kitap.Kapağı ve kokusu çok hoşuma gitmişti ancak içeriği için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.Daha önce mutlaka okumuş olabileceğiniz kısa kısa hikayelerden oluşuyor.Elinizde e -kitap olarak varsa almanızı önermem.

devamını oku
PAYLAŞ:

28 Kas 2014

Çatkapı/Esra Gün




Çat Kapı

Hayatın onlara seçtiği oyun, asla kolay olmayacaktı.

Geçmişin kapanmamış hazin yaraları ve geleceğin tuhaf sürprizleri arasında sıkışıp kalmış, gencecik bir kız. Tuana Kayıkçı...
Yaşamın sürprizlerinden habersiz, mahalle arasında rastgele vurduğu topla, hayatının golünü değil ama geleceğinin en büyük altın vuruşunu on ikiden yapabilir mi? 

Gençliğin zirvesinde, yüreği sırlarla dolu, geçmişi yaralı karizmatik bir serseri. Eşsiz gözlerinin koyusuna saklanmış kırgınlıkları… Hükmedici duruşuyla büyüleyen, sözleriyle yaralayan etkileyici bir hovarda. Yüzünün kusursuzluğunu, ruhunun huzursuzluğuna almamış bir dev… Bir sürü insanı yöneten ama giz dolu kalbini yönetemeyen despot bir CEO: İlker Harmanlıoğlu… 

Çevresindeki kadınlara karşı nefreti ve acımasızlığıyla ün salarak, hayatının kendi kontrolünde olduğunu zannederken, büyük bir yanılgı içine düşerek Tuana Kayıkçı’ya hükmetmek isterse. Geleceğini kendikalemiyle yazmaya çalışan Tuana. Kaderin yüreğine biçtiği senaryosunu değiştirmek isterse ve kocaman adam duruşunda saklı kalmış çocuk yüreğiyle İlker Harmanlıoğlu’nun en temiz kalmış mabedine dokunursa. Sizce ne olur? 

Hiç ummadıkları bir anda, hayat tiyatro oyununa başvurunca, perdeler alkış sesiyle değil, hızla atan kalp ritmiyle açıldı… Ve iki genç, kendilerini sürpriz bir girişle, bu garip oyunun içinde buluverdi.SİTE:www.kitapyurdu.com

Mendirek yayınlarından çıkan -Çat kapı- kitabını tanıtmak istiyorum.Esra Gün benim çok sevdiğim bir ablam.Kalemi kadar güzel bir yüreği vardır kendisinin.Aslında ben kitabı henüz okumadım. Okuduktan sonra bu yazığı güncelleyeceğim. Neden okumadığıma gelirsek kendimce bir totem yaptım.Bu kitabı alacağım sonra ya Esra ablayla yüz yüze görüştüğümüzde imzalatacağım ve öyle okuyacağım.Yada merakıma yenileceğim zaman ona kitabı gönderip imzalatacağım :)bu kitabı okumasam da hikayelerinden biliyorum kaleminin gücünü favori yazarım kendisi :)

devamını oku
PAYLAŞ: