21 Mar 2016

O son kusra bakacaktık işte.

Öncelikle son olaylardan dolayı çok üzgün olduğumu belirtmek istiyorum.Yaralılara şifa,vefat edenlere Allah'tan rahmet diliyorum.Allah hainlere fırsat vermesin İnşallah.Tam böyle bir zamanda ilk konuk yazarım olan sevgili ZOKAGum kaleme aldığı bu yazı duygulara tercüman oldu. 

En az kendisi kadar tatlı bir blogu var çok güzel ve dolu içerikler sunuyor bakmanızı öneririm.Kendisine konuk  olduğu için çok teşekkür ederim.Yazıyı hiç değiştirmeden aynen yayımlıyorum.

********
Ülkemin başı sağolsun. 
Umarım bu son olsun.


Böyle güzel bir bloga bir sitem yazısı eklemek istemezdim fakat şuara ülkemde olan şeylere ve şahsımın başıma gelen işlere karşın  ancak böyle bir yazı çıktı klavyemden.


Bazen sanki evren kırılmadan önce ne kadar bükülebileceğimi görmeye çalışıyor.
Bizde esneyebildiğimiz kadar esniyoruz.
Esne.
Esne ki, kırılma bükül ki kopma. Kabulleniş her zaman kötü değil, bu ezilmek de değil.
Hazırlıklı olmak.
Anlamak.
Beklentiyi azaltmak.
Tüm bunları yapmanın, üzücü olduğu gerçeği bir yana, yapılması gereken doğru şey olduğuna tekrar inanmak.

    Ben son bir kaç seneye kadar harbiden dünyada kötü insan olabileceğine inanan biri değildim. Yok şaka değil bu ya ciddi ciddi buna inanmıyordum. Sen doğru, dürüst olduktan sonra en kötü insan bile sana kötülük yapamaz derdim. Sanki etrafımızda bizi koruyan bir kalkan varmışta o insanlar bize dokunamıyormuş gibi ve yahut da o kadar iyiymişizki bizi görüp utanıyormuşlar gibi çocukça hayallerim vardı.
Ve inanın bunlara tüm gönlümle inanıyordum.

Ya biz o kadar iyi değilmişiz artık o kalkan kırıldı yada diğer ihtimal işte..

Gerçekten çok iyi biri olduğumu söyleyemem. Bu mümkün değil. Her insan kadar işte diyebilirim.
Bir nebze daha merhametli belki.

Çevremdeki çoğu insan ne istediğini düşünürken ben hep ne istemediğimi düşünen biri oldum. Bu yüzden çoğu zaman ne yapmam gerektiğini şaşırsamda ne yapmamam gerektiğini bildim.
Mesela insanları zaaflarından vurmamam gerektiğini bilirim.
Bir bardak su getirmişliği olan birinin bile bana anlattığı, dertleştiği birşeyi onu acıtmak için kullanmayacağımı hep bildim.
Hayır efendim kendimi övmüyorum. Hatalar yaptım, yanlışlar yaptım belki kırdım, günahlar işledim. Ama zamanında aynı masada ağladığım hiç kimseyi küçük düşürecek, derdini ortaya serecek biri olmadım.
Çünkü şu hayatta önem verdiğim tek kavram belkide bu.

Belki Rabbin nezlinde herşey affedilirde bu denli size güvenmiş, kendini açmış ve yaptığınız şey  yüzünden bir daha kimseye kendini açmayacak insanın ahı sanırım heybelerimize ağır gelir diye düşündüğümdendir belki.
Hayatta düşündüğüm ve inandığım tek bir hadise vardı -dostluk- ama tek kanadım kırık, yarı tarafımsuya batık.
.
'Çok güçlüsün sen ben senin kadar güçlü değilim.' nidalarını çok duyuyorum oysa güçlü falan değilim. Sadace bir kere dibe vurunca ve o dibin aslında bir son değil. Beraberinde başka bir dibi getirdiğini görünce artık çoğu şey sizi şaşırtmıyor.

Buda benim sitem yazım olsun.
fakat,

Herşeyin acısı yeri dolana kadardır.
Ve o yer er yada geç dolar.
Acı geçicidir. Acı bir dakika, bir saat, bir gün veya bir sene sürebilir. Ama eninde sonunda acı geçecek ve onun yerini başka birşey alacak. Fakat pes ederseniz bunun verdiği acı sonsuza dek sürecek.


Ve not :

Sevgili Dost,
Sen lazımsın bana ve önemlisin hadiselerden. Çünkü büyük bir olaydır dostluk.
Çok büyük.

devamını oku
PAYLAŞ:

18 Mar 2016

Çanakkale Zaferi


Milletçe çanakkaledeki birliği,beraberliği ,bilinci,vatan sevgisini yeniden kazanmamız umuduyla.
Bu topraklar çok değerli kürt,türk,laz,çerkes her kim olursak olalım hepimiz türkiyeliyiz ve bizim başka vatanımız yok.Bu yüzden vatanımıza el birliğiyle sahip çıkmalıyız...

doğusundan batısına,Kadınından erkeğine,ağaçlarından hayvanlarına kadar her bir parçası çok değerli olan bu ülkeyi bölmelerine izin vermeyelim.

devamını oku
PAYLAŞ:

15 Mar 2016

BİR SENE DAHA...

Merhabalar, 
Bugün benim doğum günüm. İnşallah bir sonraki yaşıma kadar ülkemiz birlik beraberlik ve huzur içinde olur. İnşallah  artık daha fazla acı görmeyiz ve buna alışıp sessiz kalmayız... 
Ve ömrüm yeterse inşallah bir sonraki doğum günümde de burada yazıyor olurum.. 

Benim doğum günüm için dileklerim bunlar inşallah hepsi olur.
Sevgilerle... 



devamını oku
PAYLAŞ:

14 Mar 2016

11 Mar 2016

GİMDES || Fast Food Yemeden Önce Bilmeniz Gerekenler

Merhaba Arkadaşlar.Bir süredir gönüllüsü olduğum elimden geldiğince dikkat etmeye çalıştığım Gimdes'ten bahsedeceğim.Henüz öğreneceklerim bitmedi ancak öğrendikçe sizlerle paylaşacağım.Sizleri seviyorum ve sevdiğim insanların da temiz,güvenli ve helal beslenmelerini istiyorum.Kendim kadar sizi düşünmeliyim. Ayrıca Gimdes'le ilgili yazıların başında Gimdes ibaresini kullanacağım :)

Öncellikle Gimdes nedir? Ne yapar? Bu soruların cevabını verelim.

Gimdes’in açılımı, Gıda ve İhtiyaç Maddelerini Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği. Gimdes’in amacı , Türkiye’de bilinçli bir müslüman tüketici ve üretici kitlesi oluşturmak. Bu yolla üretimin kontrol altına alınabilir bir noktaya getirilmesini sağlamak.Bünyesinde farklı alanlardan insanlar istihdam edilmiş durumda. Bunların içerisinde teknik elemanlar ve fıkıh konularını bilen hocalar var. Fıkıh eğitimi almış insanlar, günlük yaşantımızın teknik tarafını bilmiyorlar. Teknik tarafını öğrenmiş insanlar da fıkıh konusunu bilmiyor. Ancak bunları bir araya getirerek çözüm bulunuyor.Böylece bir gıdanın uygunluğu hem dinen hem tıbben test ediliyor.Gıda güvenliğini tam anlamıyla sağlamak için standartları var ve bu standartlara uymayan firmalara sertifika verilmiyor.

Acıktınız mı? Sevdiğiniz fast food restoranına gidip her zamanki içi kimyasal ve reçeteli ilaç dolu yemekleri sipariş etmeden önce bu makalenin geri kalanını okumak isteyebilirsiniz.

devamını oku
PAYLAŞ:

8 Mar 2016

DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN

Kadın cinayetlerinin,kadına şiddetin var olduğu bir yıl daha olmaması umuduyla...


devamını oku
PAYLAŞ:

4 Mar 2016

Kitap Yorumu || Satranç- Stefan Zweig

Ross Daly - Hatif

Merhabalar.Bu yazıya nasıl zorlukla başladığımı bilemezsiniz.Zaten bu aralar hiç bir şey yapmaya mecalim yok.Geçenlerde annemin uzun iteklemeleri sonucunda göz doktoruna gittim.Üniversite hastanesinden nefret ediyorum.Hasta kalabalığı,yeni asistan doktorun egosu,egosu ile birlikte iki birde hocasına sormaya gidip gidip gelmesi sinirimi bozdu.Evet Van'da hocaları ile birlikte  bakmıyorlar. Velhasılıkelam 2 ve 1 olan göz numaram 2,5 ve 1,75'e yükselmiş.Miyopla birlikte astigmat da olunca nasıl gördüğümü varın siz düşünün.Göz arkasına bakmak için göz bebeği büyüten bir damla döktüler ve daha da kötü oldum. Allah'tan klavyeyi ezbere biliyorum.Üstüne babam ya telefondan,bilgisayar ya kitaptan diyerek sürekli bir laf sokuyor.Ne yapabilirim ki hayatımdan ikisini de uzaklaştırmam ki.Neyse kitabımıza geçelim.


Tabii kitaplar da tembelliğimden nasiplerini aldılar.Son derece ince ve akıcı olmasına rağmen satranç elimde süründü.Hastane'de bitirdim kendisini.Bu arada insanlar kitap okuyan insanları izlemeyi seviyorlar bunu daha iyi anladım.

Amerika'dan Arjantin'e giden bir gemi içerisinde bir dizi satranç maçının siyah ve beyaz tarafının öyküsünü anlatıyor.Taraflardan biri dünya satranç şampiyonu Czentovic diğeri ize Naziler tarafından esir alınan liseden beri satranç taşlarına elini vurmayan  avukat Dr. BCzentovic etrafı tarafından düşünmekten yoksun bir adam olarak tanımlanıyor.Kör oyunu bir türlü beceremiyor.Buna rağmen bir satranç dehası.Ve bu yolculuk boyunca asla bedava oynamıyor.  Anlatıcı kahramanımız arkadaşlarıyla birlikte  Czentovic ile toplu bir maç yapıyor.Sıradaki hamleyi düşünürken gizemli bir adam onlara yardım ediyor ve maç berabere bitiyor.Bu gizemli oyuncu Dr.B. Ve uzun yıllar boyunca sadece kör oyun oynamış bir esir.Anlatıcı onu ikna etmeye çalışırken hikayesini öğreniyoruz.Dr B. bana biraz beni anımsattı. Yalnızlığın cehenneminde kavrulmuş ilk bulduğu şeye tutunmuş bir "satranç" kitabına.. 

 Stefan Zweig  karakter analizleri anlatım şekli ile muhteşem bir iş çıkarmış. Ayrıca kendsinin biyografisini okuduğum ilginç bir  nokta gördüm ve sizinle paylaşmak istiyorum. Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etmiş. Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden olmuş.

Burada bahsettiğim siteden emanet almıştım kitabı.Sizlerde ücretsiz olarak faydalanabilirsiniz.Şimdi hem bir tane alıp kütüphaneme katmayı hemde ilk olsa da son Zweig kitabım olmayacağını düşünüyorum.

Sevgilerle...

devamını oku
PAYLAŞ: