Merhaba geçenlerde
pembesmokinin ev sahipliği yaptığı bir etkinlikte bloggerlar arkadaşlarımızın maruz kaldığı rezaleti sizler ile paylaşıyorum. Lütfen bu tür mekanlara pabuç bırakmayalım
*******
Merhabalar
İki gündür etkinlikle ilgili muhteşem detaylar paylaştım sizlerle... Bu paylaşımım ise son detay olacak. İlk olarak güzel, eğlenceli her şeyi paylaşmak istedim. Etkinliğimiz gerçek anlamda güzel geçti. Çok eğlendik hatta herkes memnun kaldı. Mekana ve mekan sahibine rağmen çok eğlendik.
Biliyorum ki bunları okuduktan sonra "Nasıl Sabrettiniz?" diyeceksiniz. Biz ev sahibi olduğumuz için sabrettik. Davetlilerimiz ise bizler bu kadar uğraşıp didinip ortaya bir şeyler çıkartmışken üzülmeyelim diye sabrettiler. Birbirimizi sakinleştirip sonuna kadar dayandık. Sonu çok hoş olmasa da biz dediğim gibi birbirimizle tanıştığımız için çok memnun ayrıldık. En azından davetlilerimin paylaşımlarında bunu görebiliyorum.
Her şeyi tek tek başından anlatmak istiyorum ki mekanla ilgili kararlarınızı verirken beni anlamış olun isterim.
İstanbul Blogger Coffee Break Etkinliği'ni planlarken ilk olarak mekandan başlamamız gerekiyordu. Mekana göre tarih belirlemek amacındaydık. Herkese bilgilendirme maili atmalıydık. Sponsor aramak gibi bir lüksümüz olamazdı. Her şey acele ilerlemeliydi. Çünkü zamanımız dar, önümüz bayramdı. Ona göre katılımcıları belirlemek amacındaydık. Başladık mekan arayışlarına...
Bir kaç mekan ile görüştüm. Yer uymadı, zaman uymadı, kişi sayısı fazla geldi derken üniversitede çok sık gittiğim ve o zamanlar gayet memnun kaldığım bu mekan geldi aklıma. Hem tarihi dokusu hemde muhteşem İstanbul manzarasını düşünerek mekanla anlaşmaya karar verdik. İlk görüşmemiz telefon ile oldu. Mekan sahibi Kasım Yenidünya ile görüştük. Bizi memnuniyetle ağırlayabileceğini söyledi. Biz yine de emin olmak adına Tuğçe ile birlikte mekana gittik. Ulaşım zaten ayrı bir sorun teşkil edecekti. Fakat biz mekanın güzel olması adına bu zorlu yolu davetlilerimizle aşabileceğimizi düşündük. Kasım Bey mekanda olamayacağını ve sanırım halkla ilişkiler ile ilgilendiğini söylediği Arzu Hanım'ı yönlendireceğini bildirdi. Oraya gittiğimizde Arzu Hanım bizi bekliyordu. Detayları telefonda konuşmuş olduğumuz gibi tekrar belirterek sorduk. Sorularımız şunlardı.
1-) Belirli bir menü ya da kahvaltı alsak bize fiyat verilebilir mi?
Fix menü olarak tercih yapmamıza gerek olmadığı, herkesin yediği ve içtiğini ödeyebileceğini belirttiler. Hatta üst katının otel olarak kullanıldığı için cafe bölümünü haftasonları açtıklarını ve genellikle sabah brunch olduğunu belirttiler. Belirli bir fiyat olarak menülerdeki fiyatların geçerli olduğu söylendi. A la carte olarak tercihimizi belirledik.
2-) Mekana getirelecek hediyeler sorun teşkil edecek mi? (Pasta, Cupcake... vs.)
Bu bir blogger toplantısı olduğu için sponsorların getireceği yiyeceklerin bir sıkıntısı olmayacağı belirtildi.
3-) Hangi gün ve saat kaç etkinliğimizi gerçekleştirebiliriz ve hazırlık detayları için bizi saat kaçta kabul edebilirsiniz?
Hafta sonu olduğu ve sabah kahvaltıları verdiklerini söylediler bu yüzden etkinliği ancak saat 13.00 gibi başlatabileceklerini belirttiler.
4-) Ödemeleri nasıl alacaksınız?
Herkesin isim kartına numaralar yazılıp bu şekilde adisyonların her kişiyi bir masa gibi değerlendirileceğini ve numaralara göre ödeme yapılacağı şeklinde anlaşıldı.
5-) Masa düzenlemesini nasıl yapabiliriz?
Saat 12,00 itibariyle mekana gelip organizasyon hazırlıklarına başlayabileceğimizi belirttiler.
Bununla birlikte böyle bir etkinlik olduğu için mekana bizlerden başka kimseyi almayacaklarını eklediler. Çok teşekkür ederek mekandan ayrıldık.
Açıkçası mekanla ilgili bu kadar detayın olumlu olması beni biraz huylandırdı. Ama sonradan abarttığımı düşündüm. Yine de her detayı tekrar konuşmak için Tuğçe etkinlikten iki gün önce bu detayları Kasım Bey ile tekrar konuşmak için telefon etti. Her şey yolunda ve mekan bizleri bekliyordu.
Ve etkinlik günü...
Mekana 12.30 civarında etkinlik ev sahibi olarak masaları hazırlamak üzere biz gittik. Mekanda hala kahvaltı edenler vardı. Bize saat 12.00 için söz verilmişti. Mekan sahibine ısrar etmesek masalarımızı yerleştirmeyecekti.
Masaları ayrı ayrı yerleştirdi. on kişi bir tarafa diğer on kişi bir tarafa şeklinde bir oturma düzeni ayarlandı. Bu hiç istemediğimiz bir şey oldu. İnsanların birbirinden ayrılmasını hiç istemedik. Fakat yine de ses çıkartmadık.
Sponsor firmalarımız mekana geldiler ve ürünlerini getirmeye başladılar. Aynı zamanda yavaş yavaş davetlilerimiz gelmeye başladı. Açılış konuşmamızdan sonra Kasım Bey biz etkinlik sahiplerini el işaretleri ile yanına çağırdı. Gittik.
"Bu mekanda bu kadar kişi bu şekilde bir etkinlik düzenleyemezsiniz. Bunun için biz 5000 TL alıyoruz. Hadi sizin için 1000 TL olsun." tarzında bir söylemle bizlere Sultanahmet Köfte (3 adet), salata ve bir adet içecekten oluşan menüsünün 50 TL olacağını söyledi. Şok olduk. Biz bunu ilk gün konuşmaya zaten gelmiştik. İnsanlar geldiğinde bunu nasıl söyleyebilirdi?
Mecburen kızlarla bu durumu paylaşmak zorunda kaldık. Tabi ki ben dahil kimse bunu kabul etmedi. Herkes yeni kahvaltı etmiş ve mekana gelmişti ve hiç kimse onun belirlediği menüyü yemek zorunda da değildi.
Yanına gittiğimizde bize "Beni ilgilendirmez ne yeyip içerseniz için bana bin lira para toplayacaksınız!"dedi.
Resmen bizden para kopartmaya çalıştı. Tuğçe'ye bir kalem ve bir kağıt uzatarak sipariş almasını emretti. Tuğçe sıkıntı olmaması adına kızlardan sipariş aldı ve siparişlerini garson gibi elleri ile dağıttı. Limonata, kahve, ve salataları gördüm. İnanın biz siparişi verdikten sonra gidip limon ve marul aldı. Ellerinde içeri girerken gördük. Limonları yine görebileceğimiz bir yerde sıkıp buzdolabının buzluğunda soğuttu. Limonatalar berbattı. Ben içmesemde arkadaşlarımın anlattığı ile bunun böyle olduğunu söyleyebilirim. Hatta ton balıklı salatamda ne bir sos ne bir tuz vardı. İçeriği marul ve ton balığından oluşan salatamı yarım bırakıp pasta ile doydum.
Arkadaşlarımızdan birisi limonatayı beğenmediğini söylediğinde Kasım Bey kızın bardağına uzanıp terbiyesizce limonatayı kendi içip bardağı önüne koydu. Sanki beğenmek zorundaymışız gibi.
Sonra bize gelip "Bunlarda hiç bir şey beğenmiyor. Söyleyin onlara başlatmasınlar..." cümlesini kurdu.
Biz ev sahipleri olarak yansıtmamaya modumuzu düşürmeden hareket etmeye çalıştık.
Birazdan gelip tuvaleti kilitlediğini. Hiç kimsenin tuvalete giremeyeceğini söylememizi belirtti. Bursa'dan gelen arkadaşımız vardı ve giyinebileceği tek yer orasıydı. Onu da kilitledi.
Daha önceden bir mekanda doğum günü kutladıysanız mekana getirilen pastanın mekan tarafından sunumunun yapılarak, üfletildikten sonra alınıp servis yapıldığını bilirsiniz. Biz servisimizi kendimiz yaptık. Bize sadece tabak ve bıçak verildi. Verilirkende "Ne kadar da çok şey istiyorsunuz!!" gibi cümleler...
Tam hediyeleri dağıtacakken Kasım Bey yanıma gelip "Bu mekanı 16.30'da terkedin." dedi. Halbuki herkes bir şeyler yeyip içiyordu. Ara vermeden nasıl bir şeyler yeyip içebiliriz ki?
Hızlıca hediyeleri dağıttık kızlara her şeyi açıkladık. Zaten farkındalardı. Çok mahçup olmuştuk ama toparlanabilirdi. Ta ki çıkış zamanımıza kadar...
Kızlara mekan sahibinin asıldığını gözlerimle gördüm. Hatta arkadaşlarımdan biri pazarlık aşamasında "abicim" tabirini kullandı ve cevabı "Ben sana asılıyorum. Sen bana abi mi diyorsun?" oldu.
Çıkışta bir kaç arkadaşım kredi kartı ile ödeme yapmak istediğini belirtti. Sonuçta mekan öyle on lira verilip bir şeyler içilecek bir yer değil. O iğrenç limonatası bile sanırım 20 Liraydı. En son Bağdat Caddesi civarında bu parayı bir limonataya verdiğimi hatırlıyorum ki mekan mis gibi muhteşem bir mekandı. Ayrıca kredi kartı ile ödeme yapabilir. Herkes yanında nakit taşımak zorunda da değil!
Pos makinesi önümüzdeyken kredi kartı geçmediğini söyledi. Arkadaşlarınıza söyleyin gibi bir laf etti. Ödemeyi biz alacakmışız gibi davranışlar sergilemeye başladı. Kızlardan biri "Nasıl anlamadım?" gibi bir cümle kurdu ve Kasım Bey'in cevabı "Özürlü müsün anlamadın?"
"Beyinsiz misin?"
O dakikaya kadar her şeyi toparlamaya çalıştım. Fakat benim artık dayanacak halim kalmamıştı... Kasım Bey'e terbiyeli olmasını ve biraz daha ısrar ederse polis çağıracağımı belirttim.
Son olarak arabamın anahtarını vermiyorlardı. Zorla ellerinden aldım. Zaten otopark için para istediler 20 TL gibi bir para verdim ve arabam mekanın önünde daracık sokakta park halindeydi. Arabamın anahtarını nasıl veremez.
Ben uzun süredir sosyal hayatı dibine kadar yaşadım. Üniversitedeki parasızlık dönemlerinde gidilen mekanlardan, en lüks en pahalı mekanlara kadar gördüm. Fakat görmediğim bir şey var ben böyle bir terbiyesizlik, ahlaksızlık, paraya düşkünlük görmedim.
Böyle bir durumda tarih dokusu bir pislik kokusuna, İstanbul manzarası ise bir çöp yığınına dönüştü tabi... Böyle bir mekan sahibi nasıl olabilir? Eşi ile işlettiğini söylediği bu mekanı nasıl bir pislikle ayakta tutabiliyor? Yanında korkuluk gibi diktiği Arzu Hanım tüm söylediği cümleleri ve verdiği sözleri nasıl yutabildi. Bir insanın gözüne baka baka bu denli bir yalan para için nasıl söylenebilir?
Ben İstanbul Eyüp Sultan'da mahalle kültürü ile büyüdüm. Benim büyüdüğüm yer ve haricindeki bir çok yerde bakkal dahi esnaflığı bilir bunlar nasıl insanlar olmuşlar anlamadım... 370 TL olan toplam hesabı kabartıp 480 lira yapan zeka siparişleri Tuğçe'nin aldığını ve fiyatları da durmadan bize para sorduğu için gayet iyi bildiğini unutmuş ki önümüze getirdiğinde kızlara "İsteyen ödemeyebilir arkadaşlar" cümlesini kurabildik.
Anlayacağınız ben bu terbiyesizlikleri onların yanına bırakmayacağım. Asla ve asla bu mekana adımınızı dahi atmayın. Süleymaniye Camii etrafına yolunuz düşerse bahsettiğim yer oraya çok yakın yanından dahi geçmeyin. Blogumda mekan, gezi.. vs yazıları paylaşmamama rağmen bunu paylaşma gereği duydum. Çünkü hiç bir insanın böyle insanların yanında ezilmesini istemem. Bunlar paranın kölesi olmuş ve onun için kendilerini dahi satabilecek özellikler edinmiş insanlar... Allah hepsini ıslah etsin
Kasım Bey'in söylediği bir söz vardı;
"Siz buraya ait müşteri olamazsınız, burası size göre değil!" dedi çıkarken bize... Doğru söyledi. Biz öyle pislik bir mekanın müşterisi olamayız. Onun eldivensiz elleri ile belki mikrop içerisinde sıktığı limonataları içebilecek ve hatta beğenmediğimizde gelip kendisinin içmesini seyredecek ve hatta onun kişisel anlamda bize ettiği küfürlere ve hakaretler kulak tıkayacak kalitede değiliz...