4 Haz 2018

Veronika Ölmek İstiyor - Paulo Coelho




Veronika, her istediğine sahip görünen, renkli bir yaşam süren, yakışıklı erkeklerle gezip tozan genç bir kadın olmasına karşın, mutlu değildir. Yaşamında bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir. Başarısız bir intihar girişiminin ardından, kendine geldiği zaman bir akıl hastanesindedir. Üstelik çok kısa bir ömrü kaldığını öğrenir. Zaten ölmek isteyen Veronika bu süreçte, başka dünyaların insanlarını tanırken kendisini de keşfetmeye başlar…

Paulo Coelho'nun ülkemize yakın bir coğrafyada, Bosna ve Slovenya'da geçen Veronika Ölmek İstiyor adlı romanı, var oluşumuzun her dakikasına yaşam ile ölüm arasında bir seçim olarak yaklaşıyor. Toplumun alışılmış kalıplarının dışına çıkan, farklı düşünceleri yüzünden önyargıları göğüslemek zorunda kalan insanları anlatıyor.
°°°
Merhaba. Uzun bir süreden sonra bir kitap yorumuyla karşınızdayım. Yine herkesten sonra okudum  Kendimi esefle kınıyorum. Beğenim ne kadar büyükse söyleyeceklerim o kadar az. Zira yukarıdaki yazı bile yeterli oluyor anlatmaya.Hayata dair farklı bir bakış açısı getiriyor doğru. Ama vardığınız nokta tamamen başlangıç noktasına bağlı olarak değişiyor. Mesela ben ilk okuduğum zaman keep uygulamasına şöyle yazmıştım. 

Kitaba göre ölüm bilinci korkusunu yaşarsam ölmek istemeyeceğim. Ve her yeni gün mucize gibi gelecek. Benim para ve ailevi sorunlarım bitse zaten bana her yeni gün mucize gibi gelecek. Ölümün bilincinde olmam hayat standartımı yükseltmiyor maalesef. Mari herkesin akvaryumda ki balıklar gibi olduğunu söylüyor. Rutine devam ediyor arada sırada dışarıya bakıyorlar. Benim bir rutinim yok. Ve akvaryumda acı çekiyorum. Akvaryumdan kendimi attığımda yaşayabilecek miyim? Keşke biri beni o Akvaryumdan alıp uçsuz bucaksız sulara atsa.

O dönem başlangıç noktam böyleydi. Bugün okumaya başlamış olsaydım. Büyük ihtimalle ölümün bir hediye olacağını düşünecektim. Bunun dışında kitap hem yazarı hem dili ile muhteşem. Çok az olduğunun farkındayım ancak benim yorumum bu kadar. Sizler okudunuz mu?




devamını oku
PAYLAŞ:

5 Mar 2018

5.3.2018 | Bugün Hayatının Son Günü




Merhaba. Bugün Nasılsın bakalım? Nasıl gidiyor oralarda hayatlar? Hava yüzünün kızaracağı kadar soğuk mu? Yoksa Van'da olduğu gibi baharı mı yaşıyorsunuz.

Bir süredir ortalarda yoktum ve gelir gelmez ilk yazdığım şey havalar oluyor.Sayın okuyucu sakın bunu konu yetersizliği olduğunu sanmayın.Bu konuya nasıl gireceğini bilememekle alakalı. Okulla ilgili sıkıntılarım ve işsizliğim devam ediyor.Bana çok şey katmış olsa da kütüphaneyi bıraktım. Anladım ki ben onları okumayı seviyorum. Kitapların içinde olup elime hiç alamamayı benimseyemedim. Hemde yeterli vaktim olmuyordu. Ama gönüllü yeni bir işe başladım.Bu defa çocuklarla daha yakınım. Ve anladım ki bildiğimi öğretmeyi seviyorum. Ama tabii öğrettiğim kadar hatta daha fazlasını öğreniyorum. Çocuk gözünden bakmayı öğreniyorum şu sıralar.

Yeni arkadaşlar edindim.Uzun yıllardır tanıdık olduğum insanlarda var aralarında. Ama daha yakından tanıyorum şimdilerde.Sanırım dünyayı puslu gördüğüm zamanlarda görememişim onları. Benim için değerliler onlar için değerliyim. Ki buna inanıyor olmak benim için çok zordu. Uzun aşamalardan sonra gerçekleşti.Güzel insanlar biriktirmeye devam ediyorum.

Bu aralar daha fazla okumaya çalışıyorum.Yeni dünyaları keşfe çıkıyorum.Şimdi Veronikanın dünyasındayım.Başlarında ki satırlarda benim kafamda . Sonunda hala aynı fikirde olacak mıyım merak ediyorum. 

Gelelim başlığa.Bugün hayatımın son günüymüş gibi yaşıyorum.Sanmayın ki kişisel gelişim kitaplarındaki  dolu dolu yaşama falan değil olay. Geçirdiğin günün hiçbir anından pişman olmamaya çalışmak benim yaptığım.

Bu süreçte hiç mi kötü şey olmadı? Oldu tabii ki.Ama günlük hayatımı etkileyecek kadar değerli değildi. O yüzden geride bıraktım.En azından böyle düşünüyorum.Bende şu sıralar hayat böyle arkadaşım. Ara ara yazarım yine.Sende nasıl gidiyor cevabını bekliyorum
selametle,
Aslıhan


devamını oku
PAYLAŞ:

7 Oca 2018

KONUK YAZAR | SAHİ NASILDI ÇOCUK..??

Merhaba nasılsınız? Kendim bir süredir yazamıyorum maalesef. Ama çok güzel bir kalemi bugün konuk ediyorum. Deniz Özmen'e konuğum olduğu için çok teşekkür ediyorum ve yazısını olduğu gibi paylaşıyorum. Kendisinin bloguna ismine tıklayarak ulaşabilirsiniz :) 

°°°°°°°

Mahalle aralarında gruplar kurup anne baba seslenene dek koşup doyasıya oynayan, kavanozunda misketi olan ,çoğu zaman uçurtmasını kendi yapan ,yapamıyorsa poşete ip bağlayan çocuklardı onlar. Annesinin işi çıkınca okul dönüşü komşuda annesini bekleyen, komşunun emanete gözü gibi baktığı..
Peki şimdi ne oldu bize.?
Dünya kirlendi diyoruz sadece Dünya mı?
  Ağlamamak için yutkunduğum boğazımın düğümlendiği ana haberler var artık, neredeyse her gece çocuklara yapılan istismar ve şiddet içeren haberler, yayınlandıkça yerine yeni haberler... Çocuk yetiştirmeyi konu alan kitaplara her yeni gün yenisi eklenirken, sevginin kitabı var mı peki ; vicdanın ,merhametin..
Çocuğum bu yaşta ne kadar zeki.! Bak sana akıllı cihazı nasılda kullanıyor.
Çocuk akıllı cihazla bir köşededir artık, sustu şimdi uslu uslu oturuyor. Kitaba göre uyku saati olmalı otoriter olunmalı ki çocuk şımarmasın, oyunun saati olmalı ,sizle geçireceği zamanında süresi varmış yarın akşama kadar kreşte yada bakıcıda olucak zaten. .Akşamda yemek sonrası yine aynı şeyler. Çocuğuna, ne güzeldi eskiden çocukluğumuz deme şansı bırakmayan aileler.!!
Bence yeni bir kitap alın kendinize..

devamını oku
PAYLAŞ:

4 Ara 2017

KONUK YAZAR | NEDEN HAYVANLARI SEVMELİYİZ ?


Sevgili Fatmanur'a konuk yazar olduğu ve bu harika yazıyı paylaştığı için çok teşekkür ederim. Kendisinin blogu Girift e gitmek için üzerine tıklayabilirsiniz :) umarım doğru blogu paylaşmışımdır.

°°°°°°°
Mevzu çok derin aslında ama ben en kısa en anlaşılır şekilde sizlere anlatmaya çalışacağım. Değer verdiğimiz her şeyi koruyup kollarız. eşyadan tutun küçük bir kalem bile yeri gelir vazgeçilmez bir parçamız olur onu en iyi şekilde saklarız. 
Pekii neden aynı havayı soluduğumuz hayvanlara değer vermeyelim ki?
Oysaki ortak kullandığımız onca şey varken onları dışlamak en azından saygı göstermek zorunda hissetmeliyiz birazda.

Hayvanlar'ın hepsi değerlidir. 
- aman çok vahşiler uzak durmalı hepsinden! Kediler, köpekler olsun hepsi! 
Diyen milyonlarca insana hitaben onların fıtratında kendilerini korumak mevcut. Ama hiç denmiyor ki nasıl yaklaştın sen o hayvanlara? 

Evet vahşi oldukları gibi hassastır hayvanlar. Hayvanlara yaklaşmanında bir adabı vardır. Sevginizi belli ederseniz sizin için en güzelini yapmak için çabalarlar. Hayvanlar sizin için hiçbir zaman kötü düşünmeyen canlılardır. Sevmeliyiz çünkü sağlıklı bir yaşam için onlar şarttır. Evet bazı hayvanlar olmazsa sağlıksız bir yaşama sahip oluruz sonuçta "yumurta, yoğurt , peynir , süt " gibi besinleri tüketmemizi sağlıyorlar. Hayvanların sayesinde sağlıklı bir yaşama sahip olup onlara karşı zalimce davranmak haksızlık değil mi ? Sevmeliyiz çünkü onlarda bu dünyada yaşayan değerli varlıklardır. Sevmeliyiz çünkü bizim onlara onların da bizlere ihtiyacı var.

"Onları hem sevmeliyiz hem korumalıyız hem değer vermeliyiz."
Bu bizim insanlık görevlerimizden en önemlisidir.

devamını oku
PAYLAŞ:

24 Kas 2017

Saklama Rehberi

                                          

Besinlerin kullanım ömrünü nasıl uzatabileceğinizi biliyor musunuz? Peki ya onları ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi? Eğer siz de benim gibiyseniz, birkaç temel gıda dışındaki hiçbir besin için net bir fikriniz olmadığına eminim. En basitinden, sizce elma ne kadar bir süre saklanabilir? Lezzetini, sertliğini ve tazeliğini yitirmemesi için ne yapmak gerekir? Oturup her besin maddesi için internette araştırma yapmanıza gerek yok: http://saklamarehberi.com, tüm bu bilgilere tek bir kaynaktan ulaşmanızı sağlıyor.

Türkiye’nin ilk ve en büyük derin dondurucu üreticisi olan Uğur Soğutma tarafından hazırlanan (ve tamamen ücretsiz şekilde kullanılabilen) sitede; hamur işleri, süt ürünleri, meyveler, sebzeler ve et ürünleri ile ilgili merak ettiğiniz her bilgi yer alıyor. İlk olarak, tüm bu besinlerin ideal kullanım sürelerinin ne olduğunu, daha sonra da bu kullanım süresini nasıl uzatabileceğinizi öğreniyorsunuz. Tahmin edebileceğiniz gibi, derin dondurucu kullanmak tüm gıda maddelerin daha uzun süre dayanmasını sağlıyor. Ancak, örneğin karidesi derin dondurucuda saklayabilir misiniz? Peki ya yazın aldığınız, lezzetli ve sulu bir karpuzu derin dondurucuya koyup, kışın yiyebilir misiniz? Tüm bu soruların ve çok daha fazlasının cevaplarını Saklama Rehberi web sitesinde kolayca bulabiliyorsunuz. Hepsi bu kadar değil: Sitenin “Alternatif Bilgiler” bölümünde, evde kolayca hazırlayabileceğiniz birbirinden lezzetli tarifler yer alıyor. Evde nasıl mocha yapabileceğimi, meyvelerin kararmasını nasıl önleyebileceğimi, hatta unsuz kekin nasıl yapılacağını bile öğrendim. Laf aramızda, kot pantolonların derin dondurucuda temizlenebileceğinin de haberdar oldum! (Kotu fırçaladıktan sonra bir poşete koyup derin dondurucuda 1 gün boyunca bekletiyorsunuz.  Şaşırtıcı, değil mi?)

Türkiye’nin ilk gıda saklama rehberi olan http://saklamarehberi.com, beni şaşırtacak ölçüde bir içeriğe sahip ve her birini okumaktan büyük keyif aldım. Eğer sizin de bir derin dondurucunuz varsa, bu siteyi muhakkak ziyaret etmelisiniz. Derin dondurucunuz yoksa bile gıdaları nasıl daha sağlıklı tüketebileceğinizi, ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi ve basit, pratik, lezzetli tarifler ile ipuçlarını Saklama Rehberi web sitesinden öğrenebilirsiniz.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

devamını oku
PAYLAŞ:

BİR VANLININ GÖZÜNDEN 1 | VAN ŞİVESİ


Merhaba. Bugün nasılsınız? Bir süredir bir Vanlı olarak memleketim hakkında yazı yazmayı düşünüyordum. Zira Van hem atamaların çok olduğu hem çevre illerden göç alan ayrıca özellikle yaz aylarında bolca turistin geldiği bir şehir. Madem memleketimi anlatıyorum eğlenceli kısımdan başlamak istedim :)

Van şivesi Erzurum, Elazığ şivesine çok benziyor. Hatta bunun için "Erzurumda dadaşlar Elazığda gakkoşlar Vanda gardaşlar" denir. Ayrıca Azeri Türkçesinide andırır. 

Bilmeniz gereken diğer bir nokta bu şiveyi genellikle yerliler kullanır. Vanda önünüze gelene anlamını sormayın bazıları bilmez bile. Birde yerli ile Acem şivesi farklıdır. Bu kelimelerin dışında geliyoruz gidiyoruz gibi kelimeleri geliyik - gidiyik olarak söylüyoruz. Ben aklıma gelenleri tek tek yazacağım. 

Eze: Babaanne- Erciş ilçesinde teyze için kullanılır. 
Bibi: Hala
Aba: Anneye söylenir. - Abla anlamına da gelir-
Bahtevar: Bu kelimenin "bahtı var" tümcesinden türediğini düşünüyorum. Zira şanslı ve hoş durumda olanlar için söylenir 
Evşenik: aynı şekilde "evi şenlik" tümcesinden türemiş olduğunu düşünüyorum. Ancak kinayeli bir sözcüktür. Her zaman her durumda gülenlere söyleniyor. Örnek verecek olursak "bizim halimize bak, onun keyfine bak evşenik" 
Sefali: sefa sahibi olan anlamına gelir. 
Cırık-Cırılmış: Yırtık - Yırtılmış. Ancak sadece nesnelere değil çok bağıran ve sesli ağlayanlara da kullanılır. Örnek ; "Sen niye ele cırılisan bir sus " 
Demeli - demişli: Daha önce bilinen bir konu için kullanılır. Bir nevi atıf denilebilir. Örnek ; "Doktor demeli nar kalbe iyi geli" 
Pişik: Kedi 
Teş: Demirden yapılan bir tür leğen. 
Sini: Tepsi 
Guşkana: Tencere 
Çömçe: Kepçe 
Şor: Tuzlu 
Zehre: Aslen zahire kelimesidir. Saklanan tahıla denir. 
Taptapa: Tandırda yapılan kalın açık ekmek 
Den-buğda: Buğday 
Çedene: hint keneviri 
Kavurga: sütlü buğday ile çedenenin kavrulmasıyla yapılan bir yemiş türü. 
Şıpana: Eşik 
Zukkumun dibi: zıkkımın dibi
Erbet: Çirkin 

Hatırladıkça ekleyeceğim bir liste oldu. Sizlerinde bildiği - duyduğu kelimeler varsa sorabilirsiniz. Birde aşağıya bizim şiveyi çok iyi yansıtan komik bir video koyuyorum. Ayrıca kültürden örneklerde bulabilirsiniz. Ben oyuncuyu neneme çok benzetiyorum. Gerçi kendisi kızıyor :) Sağlıcakla kalın 




devamını oku
PAYLAŞ:

8 Kas 2017

8.11.2017 | Günlerden Sonra

Bir türlü elimin yazmaya gitmediği günlerin  ardından yeniden merhaba! Sizin oralarda ne oluyor bilmiyorum ama bu tarafta hemen hemen herşey aynı.

Yazmadığım her an bir şey bekledim ne yalan söyleyeyim. Bir klişe vardır ya. Bir süre ortalıklardan kaybolursun ve geri döndüğünde her şey yoluna girmiş ve hayallerin gerçek olmuştur. Yarabbim ne büyük saadet! Tabii hiç öyle olmuyor o işler.

Ama ilginç bir şekilde her şey sanki biraz daha yolunda gibi. Yada bu çok güzel bir  yanılsama. Zira bu aralar tek yaptığım şey, susmak. Evet her şey hakkında daha az konuşuyor ve neredeyse hiç düşünmemeye çalışıyorum. Peki bunu nasıl başarıyorum? Kendimi hiç boş bırakmamaya çalışıyorum. Böylece muhteşem!  beynim okuldan gelip direkt yatan 1.sınıf bebesine dönüyor.

Bunun temeli the big bang theory'de Sheldon bebeğimin anlattığı bir anektoda dayanıyor aslında. Hatırladığım kadarıyla Einstein izafiyet teorisini tamamlamadan önce bir yerde tıkanıyor-o bu kısmı da detaylı anlattı ama fiziğim oldukça kötü olduğundan aklımda tutamadım- o sıralarda bir ofiste çalışıyor. Uzunca bir süreden sonra beyni teoriden uzaklaşıyor. Ve Birgün masadan bir şey yere düşüyor-ne olduğunu asla hatırlamıyorum- ve o dağınık hali görünce   teorisindeki  eksiğin  evrene dışardan bakmak olduğunu anlıyor.

İşte benim yaptığımda buna benzer bir şey. Beynimi uzaklaştırıyor ve olaylara yabancı hale getiriyorum. Böylece farklılıkları daha iyi görüyorum. Dışarıdan gören göz, içeride yaşayandan objektif oluyor çünkü. 

Ve bunun yanında kaderciliğim arttı. Zira hiç bir şeyi planlamıyorum, Ki zaten planlama yaptığımda bile neticeyi ben belirlemiyorum yani hiç bir fark olmadı.  Dolayısı ile isyanda etmiyorum. Kendimi akışına bırakmış vaziyetteyim. Allah en hayırlısına iletiyor :)

İşte böyle arkadaşım. Eee senin hayatında ne var yok? Sınavların bitti mi bakalım? Çalış ama sonucu için endişelenme. Bir şekilde geçiyorsun :))

Selametle, 
Aslıhan. 

devamını oku
PAYLAŞ: