12 Oca 2017

ARADAKİ NEHİR- NGUGİ WA THİONG'O

🎵Ayub Ogada - Kothbiro



Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız bakalım bu akşam. Hayat nasıl gidiyor?  Merak ediyorum ama siz hep bu sorularımı es geçiyorsunuz farkındayım. Geçmeyin efendim lütfen bunları da cevaplayın :) 


°

Vadide durduğunuzda, iki dağ sırası, yaşamın ortak kaynağıyla birleşmiş uyuyan aslanlar olmaktan çıkıp iki hasım olurlardı... Bu ıssız bölgenin liderliği için girişilecek bir ölüm kalım mücadelesine hazır bekleyen iki rakip gibi.


Afrika edebiyatının en önemli isimlerinden, 2014 Nobel Edebiyat Ödülü adayı Kenyalı yazar Thiong’o’nun çarpıcı romanlarından biri olan Aradaki Nehir, Kenya’nın dağ köylerinde yaşayan Gikuyu insanlarının hikâyesini anlatıyor. Beyaz adamın Kenya’ya yerleştiği ilk zamanlarda geçen hikâye sömürge döneminin başlangıcına ayna tutan tarihsel bir dokuya da sahip. Beyaz yerleşimcilerle birlikte gelen çelişkilerin, iki din, iki tepe, iki farklı yaşam savaşı arasında kalan Gikuyu halkını birleştirmeye çalışan genç Waiyaki’nin öyküsünü aktaran roman, yazarın diğer eserleri gibi Kenya’nın tarihine ışık tutarken, çarpıcı ve derin bir kurgu ve dille okurda kuvvetli bir etki yaratmayı da başarıyor.
°

Yine bir kitap yorumu ile karşınızdayım. Aradaki Nehir kitabını geçen ay kitap grubumuzda okuduk ve yorumladık. Birde sizlerle değerlendirmek istedim. Arada bir farklı ülke edebiyatlarına yönelmek güzel oluyor. Böylece hayata açılan bir çok pencereniz oluyor. 

Yazar hala kadın sünneti adetini sürdüren Kenya’nın en büyük kabilelerinden gikuyu kabilesine mensup. Zaten kitapta bu konudan ilerliyor. Aslında 20.000den fazla insanın öldüğü mau mau ayaklanmasının üzücü bir yorumu da diyebiliriz. 

Kitabın adı, kameno ve makuyu dağlarının arasından geçen ve hiç kurumadan akan honia nehrinden geliyor. Bu iki dağ ve nehir yanılmıyorsam kitap için kurgulanan yerler.  Bir dağ atalarının adetlerini yerine getiren saf yerli hayatını sürdürenleri - chege- sembole ederken, diğer dağ İngiliz sömürgecilerini ve onlara uyup din değiştirenlerin - joshua- sembole ediyor. Peki ya Nehir? Müsaade ederseniz kitabın ana karakterini tanıtayım o zaman anlayacaksınız.

Ana karakterimiz Waiyaki  namıdiğer hoca. Bütün kitap onun üzerinden ilerliyor ama son derece akıcı bir şekilde. Onun çocukluğunda ingilizler gelmeye başlamış. Önce karşı tarafa yerleşmiş, okul ve hastane açmış misyonerlik faaliyetlerine hoşgörülü bir şekilde başlamışlardır. Waiyaki’nin babası Chege kahin kökenli olduğu için gelecek hakkında bilgi sahibidir ve endişelidir. Ve oğluna bir kehanet ve görev bırakır. Olaylarda burada başlıyor.

Waiyaki misyonerlerin ilimini almak için onların okuluna başlar. Babası ona ilim ve sırlarını almasını ama onların ahlaksızlığını almaması gerektiğini öğütler - tanıdık geldi mi? -

Diğer tarafta Joshua vardır. Din değiştirenlerin ilki. Arada geriye dönenler olsa da Joshua beyaz adamın dinine olan bağlılığını asla kaybetmez. Zaman zaman kabilesinin çoklu kadın alma gibi adetlerine öykünsede onların yanacağı gün kendisinin kurtulacağını düşündükçe bağlılığı artar. En büyük hedefi iyi birer Hristiyan olarak yetiştirdiği ailesi ile vaad edilmiş topraklara gitmektir.

Ancak her iki tarafında planlarını bozan bir şey olur. Joshuanın ikiz kızlarından biri sünnet olmaya karar verir. Hem kabile kadını hem iyi bir Hristiyan olacaktır. Ama işler planladığı gibi gitmez. Waiyaki yıllar sonra benzer bir yolu seçmeye çalıştığı, aradaki Nehir olmaya çalıştığı zaman olduğu gibi...
Spoiler vermek imkansız olduğu için daha fazla anlatmak istemiyorum. Zaten kısa,  çok akıcı ve merak uyandırıcı bir kitap. Daha fazla anlatırsam özet olacak.

Sadede gelecek olursam ben kitabı beğendim. Yeni bir kültürü sıkılmadan tanımak hoşuma gitti. İçinde aşkda vardı, entrika da ama ince ince dokunmuştu. Ama sonu hakkında bir şey söylemek istiyorum. Sonuna büyük beklentiler ile vardım. Ama vardığımla kaldım. Sonu ne yazık ki havada kalmış... Ama ayaklanma ile ilgili olduğunu öğrenince sonunu ben tahmin edebiliyorum.

Benim yorumlarım böyleydi. Okuyan var mı? Eğer okuduysan sen beğendin mi? Okumayanlar ne düşünüyor? Yorumlarınızı bekliyorum :) 




🎵Ayub Ogada - Kothbiro Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız bakalım bu akşam. Hayat nasıl gidiyor?  Merak ediyorum ama siz hep bu sorularımı es geçiyorsunuz farkındayım. Geçmeyin efendim lütfen bunları da cevaplayın :)  ° Vadide durduğunuzda, iki dağ sırası, yaşamın ortak kaynağıyla birleşmiş uyuyan aslanlar olmaktan çıkıp iki hasım olurlardı... Bu ıssız bölgenin liderliği için girişil...

devamını oku
PAYLAŞ:

9 Oca 2017

ÇEKİLİŞ SONUCU



Merhaba arkadaşlar. Dün akşam itibariyle çekilişi bitirdim. Bu sabahta hakları saydım topladım ve nihayet sizlerle paylaşıyorum. Ayrıca çekilişin videosu instagram hikayemde de mevcut kontrol etmek isteyen arkadaşları oraya davet ediyorum.

Evet kazanan kişi Gfc takibiyle "Sessiz Kaldım" oldu. Kendisine birazdan ulaşacağım eğer 3 gün içinde cevap alamazsam diye birde yedek belirledim. O kişi de Facebook paylaşımı ile "Elif Karakoç" oldu. Her iki arkadaşımıda tebrik ederim.

Önümüzdeki günlerde yeni çekilişler olacak inşallah kazanamayan arkadaşlarımı mutlaka bekliyorum.
Sevgilerle..

Merhaba arkadaşlar. Dün akşam itibariyle çekilişi bitirdim. Bu sabahta hakları saydım topladım ve nihayet sizlerle paylaşıyorum. Ayrıca çekilişin videosu instagram hikayemde de mevcut kontrol etmek isteyen arkadaşları oraya davet ediyorum. Evet kazanan kişi Gfc takibiyle "Sessiz Kaldım" oldu. Kendisine birazdan ulaşacağım eğer 3 gün içinde cevap alamazsam diye birde yedek belirledim. O kişi...

devamını oku
PAYLAŞ:

6 Oca 2017

BİR FİKRİM VAR!



Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız bakalım. Ben finallerim bugün itibariyle bittiği için rahatladım açıkçası. Gelelim bugün ki konumuza. Bugün instagramda bir yazı paylaştım. 
------------


-------------
Bu yazıdan sonra ne yapabilir diye düşündüm gün boyu sonra bugün otobüsteyken düşünüyordum. Aklıma bir fikir geldi. Sizlerle paylaşmak istiyorum bu fikri. Bu bir proje hayali. Ama neyi? Nerede? Nasıl? yaparım bilmiyorum. Aslında sitede bu yüzden yazıyorum. Mutlaka hep beraber bir yol bulabiliriz. 
Hayalim şu;

Her birimiz, hatta bir kaçımız bir şehit veya gazi çocuğunu, kardeşini kardeş edinelim. Maddi ihtiyacı varsa karşıyalım, eğer maddi desteğe ihtiyaçları yoksa manevi olarak yanlarında olalım. Mesela aynı şehirde yaşıyorsak derslerine bile yardımcı olabiliriz. Hiç biri olmazsa hal hatır soralım. Kısacası kendi kardeşimize ne yapıyorsak onu yapalım. Mesela aramızda psikolog olanlar varsa ruhsal olarak yardımcı olabilir. 

Çünkü babasını kaybetmiş bir çocuk bir yarısı eksiktir,yarımdır, yaralıdır. Ben istiyorum ki o yaraya merhem olamasakda uğraşalım. Aslında sırf çocuklarda değil düşündüğüm. Yarısını kaybeden hanımefendileri de düşünüyorum. Düşünsenize bir gün merhametsiz şerefsizin biri hayatınızı tepetaklak ediyor. Diğer yarınızı sırtınızı dayadığınız o koca çınarı yıkıyor. Sonra taziye diyorlar, Vatan sağolsun diyorlar. İşte orada yatıyor hayat arkadaşınız. Birileri slogan atıyor. 5 saniyeliğine haberlere çıkıyorsunuz. Sonra herkes dağılıyor. Ortada elinden tutan bir tane insan evladı olmadan çocuklarınla kala kalıyorsun. Sadece maddi değil aslında manevi olarak yapayalnızsın... 

Gerçekleştirebilirsem hayalimi, klavye başı kahramanlığı değil bir çocuğun kahramanlığını yapacağız. 

Profiller karartmak yerine bir çocuğun dünyasını renklendirmiş olacağız. 

Şimdi söyleyin bakalım ben bu hayali nasıl gerçekleştirebilirim? 

Sevgiler... 

Not : Az evvel bir kampanya gördüm. Katılmanızı isterim. İzmir şehidimiz Fethi Sekin için bir kampanya 


Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız bakalım. Ben finallerim bugün itibariyle bittiği için rahatladım açıkçası. Gelelim bugün ki konumuza. Bugün instagramda bir yazı paylaştım.  ------------ Hepimizin canını çok acıtan bazı olaylar oldu,oluyor, Allah göstermesin ama büyük ihtimalle olacak... Her birinde acılarımızı yansıtan yazılarla birer paylaşım yapıyoruz. Ama bakıyorum ki ne benim yazdıkla...

devamını oku
PAYLAŞ:

31 Ara 2016

MİM |Geriye Bakış 2016 & 2017'den Neler İstiyorsun?



Merhaba. Nasılsınız bakalım? Ben bilmiyorum nasıl hissettiğimi. Yepyeni bir yıl başlıyor değil mi? Yeni dileklerim, umutlarım olmalıydı. İşte o iş öyle olmuyor. Sadece takvimde bir sayı artıyor. Saat 00.01 olduğunda hayat kaldığı yerden devam ediyor. 

Geçen 1 yıla baktığımda ilk gördüğüm yaşadığımız acılar oluyor ister istemez. Terör saldırıları, darbe, çocuk istismarı, kadına şiddet, akla mantığa uymaz yasa tasarıları. Sadece bizim acılarımız da değil. Arakanlı çocuğun feryatları, Haleplilerin zor halleri... 

Ardından kendime bakıyorum. Okulu uzatmam, doğru düzgün yazamamam, elimi attığım herşeyin kuruması, planladığım hiçbir şeyi yapamamam, bitmeyip katlanan sinirim, acılar... 

Ama bu yıl hep kötü mü geçti hayır birçok güzel hadise yaşadım. Mesela özellikle blogda bir çok değerli arkadaş edindim. Konuştuk, hediyeleştik, dertleştik... Anları paylaştığım her bir arkadaşıma teşekkür ederim. Mesela Zoka, hayatta kendi seçtiğim kardeşim diyorum artık ona. Çok akıllı, çok değerli, çok tatlı arkadaşım iyi ki varsın. Sonra senden benden bizden, ablası gibi hissediyorum kendimi. Çok zarif, çok güzel maşallah çok düşünceli arkadaşım benim sende iyi ki varsın. Sonra Kerimem, ona ayrı bayılıyorum kızı eloşa ayrı. İkisini de çok seviyorum ana kız iyi ki var. Tabii ki Mayısım, öğreticiliği, tatlılığı, sende iyi ki varsın Birtanem. Sonra Saliha, Deeptone, Büşra, destino, Değmesin yağlı boya ve diğer değerli arkadaşlarım hepiniz çok değerlisiniz. Ayrıca Gazeteci N.G ye yaptığınız her şey için çok teşekkür ederim. İyi ki sizi takip etmiş ve yazmışım efendim.  İyi ki varsınız 

Güzel yazılar yazdım ama sayılarını tutmak pek bana göre değil :) güzel yorumlar aldım ve yazdım. Tüm bunlar içinde sebep olduğunuz için ayrıca teşekkür ederim. 

Gelelim 2017'den ne istiyorsun? Aslında 2017de Allah'tan ne istiyorum? 

İlk olarak insanlığın mutlu huzurlu barış içinde yaşamasını istiyorum. Artık kimse acı çekmesin...

Artık değişmek istiyorum. Olmak istediğim gibi biri olmak istiyorum. 

Hayırlısıyla bir meslek sahibi olmak istiyorum. Bu bir çok şeyin başlangıcı olacak. 

Hayırlısıyla okulu daha fazla uzatmadan bitirmek istiyorum. 

Hayırlısıyla yeni bir ev, şehir, yaşam  istiyorum. Uzun zamandır hayalini kurduğum bir istek bu. 

Tüm isteklerim bu kadardı. İnşallah hepimizin iyi dilekleri bütün dilekleri gerçekleşir. Hepimiz çok mutlu huzurlu ve sağlıklı bir yıl geçiririz :) 

Seneye görüşürüz. 





Merhaba. Nasılsınız bakalım? Ben bilmiyorum nasıl hissettiğimi. Yepyeni bir yıl başlıyor değil mi? Yeni dileklerim, umutlarım olmalıydı. İşte o iş öyle olmuyor. Sadece takvimde bir sayı artıyor. Saat 00.01 olduğunda hayat kaldığı yerden devam ediyor.  Geçen 1 yıla baktığımda ilk gördüğüm yaşadığımız acılar oluyor ister istemez. Terör saldırıları, darbe, çocuk istismarı, kadına şiddet, ak...

devamını oku
PAYLAŞ:

30 Ara 2016

YILBAŞI ÇEKİLİŞİ | KİTAP(8 OCAK SON GÜN)

Merhaba arkadaşlar :) Bugün nasılsınız bakalım?  Baktım ki 2017 kapıya dayandı, herkes hediyeleşiyor canım çekti benim de :) Gerçi keşke bunu yıl başı gelmeden yapsaydım aman artık 2017 ilk haftası olacak :)) Zaten amaç yılbaşını kutlamak değil hediyeleşmek :) 

Öyle beni şuradan buradan venüsten takip edin yada resmi şurada burada odanızın duvarında paylaşın gibi bin ton şartım yok  :)) Ama baktım bazı arkadaşlar sonradan takipi bırakanı tehdit ediyor bende neyim eksik dedim bir tetikçi tuttum :D göze alarak gelin lütfen 

Tek şart Gfcden takip etmeniz ve katıldığınızı anlamam için yorum bırakmanız bu kadar :) Ama derseniz ki bana 1 hak yetmez sosyal medya hesaplarınızda  paylaşım yapabilirsiniz :) tabii ki yine haberdar olmam için etiketlemelisiniz  hayrınıza takip de debilirsiniz :) Ama şart değil her paylaşım 1 hak yerine sayacağım 

Hepinize iyi şanslar :)
Not: Kitap tek başına olmayacak :) küçük sürpriz hediyelerim var :) 







Merhaba arkadaşlar :) Bugün nasılsınız bakalım?  Baktım ki 2017 kapıya dayandı, herkes hediyeleşiyor canım çekti benim de :) Gerçi keşke bunu yıl başı gelmeden yapsaydım aman artık 2017 ilk haftası olacak :)) Zaten amaç yılbaşını kutlamak değil hediyeleşmek :)  Öyle beni şuradan buradan venüsten takip edin yada resmi şurada burada odanızın duvarında paylaşın gibi bin ton şartım yok  :)) Ama b...

devamını oku
PAYLAŞ:

25 Ara 2016

ÖLMEDEN ÖNCE YAPMAK İSTEDİKLERİM

Merhaba. Bugün nasılsınız bakalım?  Şahane bir kahvaltı edip kitabınızı alıp köşeye mi geçtiniz? Yoksa daha yeni mi uyandınız? Belkide bir türlü izleyemediğiniz diziyi izliyorsunuz :) 

Ben bugün umutlu uyandım ardından ıvır zıvır şeylerle uğraşırken uzun zamandır yazmayı istediğim bu yazıyı yazmak istedim. Hatta bir süre önce pinterestte bir liste oluşturdum. Malum ne zaman nasıl öleceğimiz belli değil. Ne zaman geleceği belli olmayan bir günden önce istediğim her şeyi yapmak istiyorum.


Ölmeden önce yapılması gerekenlerin ilki öbür tarafa hazırlık ne de olsa. Umreye de gitmek güzel olur ama benim asıl istediğim hacc vazifesini yerine getirmek.


Aslında bu maddeyi gerçekleştirdim. Ama 1 kez daha gitmek ve istediğim her kitabı almak istiyorum.



Bilenleriniz vardır okulu uzattım. İnşallah seneye mezun olmak istiyorum. 7 senede tamamlama hakkı var fakat o kadar olmasın :)


Bu maddeyi daha önceki bir yazımda yazmıştım. Şimdilik bir plağım var. Bir koleksiyon yapmayı umuyorum.


Bitirip çerçeveletmek istiyorum. Gri bir duvarın üstüne kaplumbağa terbiyecisi puzzle tablosunu düşünsenize...



El yazım güzel olmasa da duygularımı daha iyi yansıttığımı düşünüyorum. Mesela sinirliysem harfler birbiri ile çatışıyor. Çok sakinsem başlarını eğiyorlar. İtalik yazıyorum. Bu yüzden elimle yazmayı seviyorum. Aynı şekilde okumayı da seviyorum. Karşımdakinin karakterini okuyorum böylece.



Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Anları yakalamak sonrasında o anların seyyahı olmak harika bir şey. Kaliteli bir çekim daha iyi olacak.


Gerçi bunu bir kaç defa gerçekleştirdim ama insanları mutlu edebilmeyi tekrar isterim :) 


Kaybolmak gibi bir tehlikesi olsada hiç bilmediğim bir yerde bir sokakta sek sek oynamak isterdim. 


Kendi kendini açıklayan bir madde oldu bu :) boyumun 1.67 olduğunu düşünürsek aşağı yukarı - benim kıt hesabımla- 500 kitap ediyor. Okumuşumdur diye düşünüyorum ama tamda emin değilim en iyisi listesini yazmaya başlayayım 

Şimdilik böyle. İlerleyen günlerde güncelleyeceğim inşallah :) sizlerinde listelerinizi öğrenmek isterim. İyi akşamlar dilerim 




Merhaba. Bugün nasılsınız bakalım?  Şahane bir kahvaltı edip kitabınızı alıp köşeye mi geçtiniz? Yoksa daha yeni mi uyandınız? Belkide bir türlü izleyemediğiniz diziyi izliyorsunuz :)  Ben bugün umutlu uyandım ardından ıvır zıvır şeylerle uğraşırken uzun zamandır yazmayı istediğim bu yazıyı yazmak istedim. Hatta bir süre önce pinterestte bir liste oluşturdum. Malum ne zaman nasıl öleceğimiz b...

devamını oku
PAYLAŞ:

21 Ara 2016

BİTENLER

Merhaba.Nasılsınız bugün. Ben perşembeye dolayısı ile dersimin olmadığı güne vardığımız için mutluyum. Şu vakitler çoğumuzun evine döndüğü saatler hadi alın çayınızı kahvenizi sohbet edelim :) 

Gelelim bugünün konusuna. Bazı bloglarda görmüşsünüzdür.Bitenlerin fotoğrafını çekip tek tek yorumlayıp paylaşıyorlar.Bugün ona benzer bir şey yazacağım bende. Bitmelerinden rahatsız olduğum şeyler olacak çoğunlukla.


KOMŞULUK: İlk maddenin ilham kaynağı benim nenem(babaannem).Dün Ekintürk'de-sizlerde dinleyen var mı bilmem ama bizim dertli nağme severler topluluğunun favori kanalı-kendisi bir yazı dinlemiş.Ondan bahsederken komşuluğa geldik.Eskiden komşular kız kardeş gibiymiş.Birbirlerine yardım eder,en yakın sırdaşı olurlarmış. Komşu komşudan elindekini esirgemez,çok güvenirlermiş.Çocuklarını emanet edenlerde varmış,parasını da. Şimdi ise özellikle büyük şehirlerde karşı komşusunu bile tanımayan insanlar var.Nereye gidiyor halimiz?

GÜVEN: Eskiden yıkılması zor bir şeyken şimdi sağlanması zor hale gelen duygu.Hatta çoğu zaman savunmasız kalmakla aynı anlama geldiği düşünülüyor.Halbuki güven sırtını dayamaktır. Bunu çok çabuk unuttuk.Devşirilmiş sosyal hayatımızın bir götürüsü bu aslında.Paranoya bireyler haline geldik. Öyle bir haldeyiz ki güven telefonunuzun şifresine bağlı hale geldi.

SAYGI: Sadece büyüklere saygı değil biten.İki akranın bir birbirine olan saygısı da bitti. Özellikle 2000'lerde doğan şimdi 15-16 yaşında olan kuşağın konuşmalarına hiç denk geldiniz mi? Birbirlerine küfür etmeyi hitap haline getirmişler.Gerçi her cümlelerinin sonuna da bir küfür koyuyorlar.Açıkçası yetiştirecekleri kuşağı düşünemiyorum bile. 

NEZAKET:  Yine nenemin katkıda bulunduğu bir madde.Diyor ki eskiden büyükler konuşur küçükler dinlerdi.Gençlerimize evlilik bahsi edince utanırlardı.Şimdi sevgili oluyor tanıştırıyorlar. Eskiden hatır vardı. Birinin ölüsü olsa-bebek dahi olsa- hatırını tutar yemek götürür evin halkına hizmet ederdik. Cenazeden sonra yemeğe çağırır banyo yaptırırdık(eskiden yastan çıkarmak için yakınları öyle yaparmış).Şimdi ise ha insan ölmüş ha bir tavuk. 

MERHAMET: Yine nenemin en şikayetçi olduğu konu merhametin de kaybolması.Şu satırları yazarken bile kendisini dinliyorum.İlk cümlesi karısını sevgilisini öldüren erkeklere saymak oluyor. Ya boşanınca ya kadın evlenince öldürüyorlar.Eskiden merhamet vardı.Ayrılan olursa kendi yollarına giderdi,alacaklı borçluyu tutup vuruyor eskiden yoktu böyle şeyler kızım  diyor. Dediklerini düşünüyorum da şimdi merhamet kayıp gerçekten de.

VEFA: Vefa da bitti ne yazık ki.Şimdi insanı insana bağlayan hiç bir şey kalmadı.Vefa denilince aklıma hep Hz.Ömer'in yaşamış olduğu iki hadise aklıma gelir.Son olarak birini paylaşmak istiyorum. İçerisinde bir diğer sahabe Ebu Zerr el-Gifari'nin bulunduğu bir hadise bu.Kendisini de bir defa olsun araştırmanızı isterim:)

Hz. Ömer (r.a.)’in halifeliği zamanında, iki genç, bir genci iki kolundan sıkıca tutup halifenin huzuruna getirmişlerdi.Halife Ömer (r.a.):— Söyleyin, derdiniz nedir? Bu delikanlının ne suçu var da, böyle sıkıca tutup buraya getirdiniz? diye sordu.Delikanlının ellerinden tutan iki gençten biri konuşmaya başladı:— Ya Emîr’el-Mü’mminin! Bu genç bizim babamızı öldürdü. Biz de adl-i ilâhî’nin tatbiki için huzurunuza getirdik. Babamızın bir suçu olmadığı kanaatındayız. Çünkü babamız, etrafta sevilip hatırı sayılan bir insandı. Buna ne lâzım geliyorsa tatbikini sizden istiyoruz, dediler.Hazreti Peygamberimizin adalet sıfatına varis olan Hazreti Ömer, o gence:— Doğru mu söylüyorlar? Eğer doğru söylüyorlarsa söyleyeceklerin nedir? buyurdu.Genç, kendisim getirenlerin söylediklerinin doğru olduğunu, ancak hadiseyi anlatmak istediğini söyleyip müsaade aldıktan, sonra konuşmaya başladı:— Ya Emir-el Mü’ininîn! Ben bir köylüyüm. Buraya (Medine’ye) Nebiyyi zişan Efendimizin kabr-i Şerifini ziyarete geldim. Çünkü Peygamberimiz: «Benim kabrimi ziyaret eden beni ziyaret etmiş gibidir» buyurmaktadır. Medine civarına geldiğimde hurmalık yakınında abdest bozmam icabetti. Atımdan inip abdest tazelemek için meşgul olurken, atımın bir ağacın dalından koparmakta olduğunu gördüm. Abdesti bırakıp hemen ata koştum. Lâkin o anda karşıdan yaşlı bir adam bana karşı bağırarak geliyordu. Biraz yaklaştıktan sonra, elindeki taşla atıma vurdu ve at düşüp öldü. Atımı çok severdim… Dayanamadım, ben de onun ata vurduğu taşı alıp kendisine fırlattım. Bir de baktım ki, eceli gelmiş olacak adam da öldü. Ben o anda kaçmak isteseydim kaçardım. Fakat ben Allah’a ve ahiret gününe inanmış bir kimseyim. Cezam ne ise onu dünyada çekmeye razıyım. Hükm-ü ilâhî ne ise tatbik edilir, diyerek gayet soğukkanlılıkla başından geçenleri anlattı.Hazreti Ömer (r.a.) gencin anlattığına göre kısas lâzım geldiğini ve idam edileceğini bildirdi. Genç bu hüküm karşısında gene hiç itiraz etmek şöyle dursun, bir mazeret bile beyan etmeden:— Evet! Şeriatın emri ne ise ben, ona razıyım. Sizin adaletinize de hiç bir itirazım olamaz. Yalnız sizden bir ricam olacak, o da; benim bakmakla yükümlü olduğum bir yetim var. Onun bana teslim edilen altınlarını ben, bahçemde bir yere gömmüştüm. Şimdi onun yerini benden başka kimse bilmemekte, bana üç gün müsaade edin de, o yetimin malını kendisine teslim edip geleyim. Belki huzur-u ilâhîde ma’zur olabilirim, elimde olmadığı için teslim edemedim derim ama, o yetimin dünyada bundan mahrum olmaması için kendisine teslim etmem daha iyi olur, der.Hazreti Ömer— Sen şu anda mahkûmsun, müsaade etmemiz mümkün değildir. Belki kaçarsın, dedi.Genç kaçmayacağına dair söz verip kaçmak istese daha evvel kaçmaya teşebbüs edebileceğini söyledi ise de Halife:— Sizi salıvermemiz imkânsızdır. Ancak bir kefil olursa o zaman bırakabiliriz, buyurdu.Bunun üzerine genç, orada bulunan Ashab üzerinde bir göz gezdirdikten sonra; Ebû Zerril Gıfari hazretlerini göstererek:— Bu zat bana kefil olur, dedi. Bu sefer Hazreti Ömer:— Ya Eba Zerr kefilliği kabul ediyor musun? diye sordu. Ebu Zer (r.a.):— Evet, kefil oluyorum. Bu çocuğun üç güne kadar dönüp teslim olacağına inanıyorum, dedi.Genci serbest bıraktılar, üç gün içinde gidip geri gelmek üzere müsaade isteyerek ayrıldı. Üçüncü gün olunca, ölen adamın çocukları Ebu Zer Hazretlerine: «Ya Ebu Zer! Kefil olduğun adam gelmedi. Kim olduğunu bilmediğin bir kimseye, nasıl kefil oluyorsun. Adam bir kere ölümden kurtuldu, bir daha geri gelir mi?» diyerek Ebu Zer Hazretlerini sıkıştırıyorlardı.Ebu Zer Hazretleri:— Daha üç gün dolmadı. Eğer üç gün dolar, genç de geri gelmezse, şeriatın emri ne ise bana tatbik ediniz, buyuruyor ve kefaletine sadık olduğunu söylüyordu. Ashabı Kiramı bir üzüntü kaplamıştı. Çünkü genç gelmeyecek olursa, Ebu Zer Hazretleri onun yerine idam edilecekti.Hazreti Ömer:— Ya Ebu Zer! Eğer vermiş olduğu zamandan sonra gelecek olsa bile, zamanı gelince emri ilâhîyi tatbik eder, hükmü senin üzerinde infaz ederim, buyuruyordu.Bu arada bazı ashap, babası ölen gençlere diyet teklifinde bulundular. Yeter ki Ebu Zer Hazretleri idam edilmesin, diyorlardı. Fakat onlar, bunu kabul etmiyorlar, babamızın katilinin kanı akmadıkça, buradan ayrılmayız diyorlardı. Bu heyecan kasırgası içinde Medine şehri çalkalanırken, bütün mü’minler neticeyi beklemekte idiler, ki tam bu esnada karşıdan bir adamın olanca kuvvetiyle koşarak yaklaşmakta olduğu görüldü. Bu gelen işte o adamdı. Koşarak Huzur-u Halifeye vardı:— Biraz geç kalmakla sizi belki endişelendirmiş olabilirim ama özür dilerim. Görüyorsunuz ki, havalar sıcak, yolumuz uzak, bir binek atım da yok. Ancak gelebildim. Beni mazur görün, dedi.Orada bulunanlar, hakikaten kendisinden ümit kesildiği bir sırada bir adamın koşa koşa ölüme gelmesini taaccüple karşılamışlardı. Hepsi mü’min dediğin, işte böyle olmalı, gibi sözler söylüyorlardı.Halkın hayret ettiğini gören delikanlı:— Merd olan sözünde durur, mü’min olan ahdine vefakâr olur. ölümden kaçmakla kurtulmak mümkün mü? Ben «dünyada ahde vefa kalmadı» sözünü söyletir miyim? deyip hakkında alınan kararın infaz edilmesini beklediğini söyledi.Ebu Zer (r.a.)’dan tanımadığı bir adama nasıl olup da kefil olmayı kabul ettiği ve bu genci tanıyıp tanımadığı sorulduğunda, O da şöyle buyurdu:— Hayır; tanımıyordum. Fakat bu hadise İslam halifesi ve birçok sahabe huzurunda oldu. Ben orada bu teklifi kabul etmeyip de: «Alemde- feraset diye bir şey kalmamış» dedirtir miyim? buyurdu. Bunun üzerine kalplerine bir merhamet gelen gençler de, dâvalarından vazgeçtiler ve kısas istemediklerini bildirdiler. Onlara kısas yerine diyet teklif edildi. Diyet beyt-ül maldan verilecekti. Biz de davamızdan vazgeçtik. Diyet de almayacağız. Dünyada insanlık ve cömertlik kalmadı mı dedirtelim mi? dediler ve sırf Allah rızası için davalarından vazgeçtiklerini bildirip, diyet bile almayacaklarını söyleyerek helâllaştılar ve ağlaştılar.
Fazlasıyla sitem barındırdığının farkındayım.Bugünde böyle olsun . Daha binlerce özlediğim  biten değerlerimiz var.Benim vaktim bu kadarına yetti. Sizlerinde söyleyeceklerinizin olduğunu tahmin ediyorum.

Merhaba.Nasılsınız bugün. Ben perşembeye dolayısı ile dersimin olmadığı güne vardığımız için mutluyum. Şu vakitler çoğumuzun evine döndüğü saatler hadi alın çayınızı kahvenizi sohbet edelim :)  Gelelim bugünün konusuna. Bazı bloglarda görmüşsünüzdür.Bitenlerin fotoğrafını çekip tek tek yorumlayıp paylaşıyorlar.Bugün ona benzer bir şey yazacağım bende. Bitmelerinden rahatsız olduğum şeyler ol...

devamını oku
PAYLAŞ: