2 May 2016

MİM || KİŞİSEL BLOG YAZARLARI NE DÜŞÜNÜYOR?

Canım arkadaşım ZOKAGum beni mimlemişti. Bu aralar sıkıntıda olduğumdan ancak yazmaya fırsat buldum.Ona mimlediği için teşekkür ediyor ve sorulara geçiyorum.




1-Blogla tanışmam nasıl oldu?
O yıl dershaneye başlamıştım. Sosyal hayatım aktifti ama ben yine kendimi yalnız hissediyordum.Kitaplarla çok haşır neşirdim.Yazı yazmaya da merakım olunca kendimi burada buldum.Açıkçası ilk zamanlar sadece çekilişlere katılıyordum. Sonra sorunlar yaşadıkça buraya yazmaya başladım.

2- Neden Blog yazıyorsun?
Ben hemen hemen herkesi dinlerim.Öylesine de değil üstelik.Ancak farkettim ki çoğu insan beni ya dinlemiyor ya öylesine dinliyor.Sonrasında kendi sıkıntılarını yeniden anlatmaya başlıyor. Blogda ise kimse okumasa bile sen içindekileri dökebiliyorsun. Bir nevi günlük gibi.Ama bir konuda pişmanlık yaşıyorum. Keşke anonim olarak yazsaydım. O zaman daha rahat oluyorsun gibi geliyor bana.
3- Yakın çevrenizdeki insanlara blogunuzdan bahsediyor musunuz?
Bazen bahsediyorum.Genellikle insanlar ne olduklarını bilmedikleri için konuşma arasında kalıveriyor.Hatırladıklarından bile emin değilim. Ama ailem biliyor. hatta kız kardeşimin de bir blogu var. Ancak hiç biri zahmet edip yazdıklarımı okumaz.

4- İlk yazınızla son yazınız arasında ne gibi fark var?
İlk postumda sadece bir cümle var.Kısa bir yazısı ve fotoğraf vardı ama silmişim.Sırf tarihi unutmamak için orada kalmış.Daha sonra ilk paylaşımım bir çekiliş hediyesi. İlk uzun soluklu yazım ise Selam filmi için yazmışım.Şimdi okuyorum o zaman yazılarım resim odaklı ve kendi hislerimle alakalı çok kısa kısa yazmışım.Şimdi aynı yazıyı yazacak olsam daha dişe dokunur bilgiler verir en son kendi yorumlarımı katardım.

5- Blog yazmak yaşantınıza neler kattı?
Blog hayatıma o kadar çok şey kattı ki. Yazdıklarım içimi rahatlatırken yorumlar çözüm getirmeye çalışıyordu.Annem bile dinleyip karşılık vermiyor çoğu zaman.Yorumlar o kadar değerli ki.Bir çok değerli arkadaşım oldu Melodram,Zoka,bir tavsiyem var,şule ablam ve daha niceleri.. İyi ki katmış..
6- Hangi kaynaklardan ilham alıyorsun?
Hayatımdan,gözümün gördüğü gökyüzünden,duyduğum seslerden,okuduğum kitaplardan aslında herşeyden..

7- Diğer blog sahipleriyle iletişim kuruyor musun?
Tabii ki. Her biriyle iletişim kurduğum için o kadar mutluyum ki.Mesela Değmesin Yağlı Boya tıpkı bir abla gibi yeri geliyor blogla ilgili sorularımı cevapladı yeri geldi yorumlarıyla yanımda oldu.Yazılarını okurken de sohbet ediyormuşuz gibi hissediyorum. Bir diğeri ZOKAGum bir email ile dahil oldu hayatıma. İyiki de düşmüş :) İnstagramdan konuştuğumuz da bu kız beni anlamış demiştim. Hayatımda empatisi bu kadar yüksek bir insan daha yoktur. Bir başkası Melodram, o beni daha tanımadan beni onu tanır ve okumaktan çok zevk alırdım.Hatta eski yazılarımdan biri melodram üzerine. Hala bile yorum yazınca heyacanlanıyorum.Ve daha bir sürü güzel insan var.Her biri ile iyi ki tanışmış konuşmuşum.

8- Rahatsız olduğun bir konu var mı?
Yok :)
9-Yakın arkadaşlarınıza blog yazmalarını önerir misiniz?
Önerdiklerim oldu.Hatta birini konuk yazarlığa davet ettim bakalım inşallah kabul edecek.Ancak bir çoğu bu konuya mesafeliler. yaz yaz nereye varacağım diye düşünenlerde çok fazla.

***


İşte böyle.Çok keyifli bir mimdi. Bende aşağıdaki arkadaşlarımı ve yapmayan herkesi davet ediyorum

devamını oku
PAYLAŞ:

25 Nis 2016

KİTAP YORUMU || SAMED BEHRENGİ - KÜÇÜK KARA BALIK

“Böyle amaçsızca yüzmekten bıktım usandım. Başka yerlerde neler olduğunu öğrenmek istiyorum. Bu düşünceleri kafama bir başkasının soktuğunu sanabilirsin, ama ben uzunca bir süredir kendim düşünüyorum bunları. Arkadaşlarımdan da bazı şeyler öğrendim elbette; örneğin, birçok balığın yaşlanınca, hayatta hiçbir şey yapmadık, hayatımızı boşa geçirdik, diye yakındıklarını biliyorum. Durmadan sızlanıp dururlar. Ben yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorum; durmadan aynı şeyleri yapmak, yaşlanana kadar başka bir şey yapmadan yaşamak olamaz; dünyada yaşamanın anlamı bundan daha fazla olmalı!”

Küçük Kara Balık bir öğretmen ve masalcının çocuklardan çok büyükler için yazdığı bir  masal kitabı.Yazarın en ünlü iki kitabından biri olan Küçük Kara Balık 12 Eylül Darbesi sürecinde Türkiye'de yasaklandığı gibi, halen İran'da da yasaklı kitaplar listesinde bulunuyor. 
Yazar Samed Behrengi  Azeri asıllı İranlı bir öğretmen. İran genelinde seyahatler  ile Fars ve Azeri halk kültürünü inceleyerek ,halkın dilinde dolaşan masalları derledi. Bunları derlemenin yanı sıra, çocuk öyküleri yazdı. Çocuklar için masal kitabı olarak görünse de özellikle İran ve dünya halkı için adalet, eşitlik, direnebilme,sorgulama gibi öğütlerde bulunan masallar yazdı. Zamanının Şah yönetimine karşı masal ve hikâyeler yazarak karşı koymaya çalışmış, başkaldırmıştır. Bu yüzden 28 yaşında Aras nehrinde ölü bulunduğunda kimse yüzerken boğulduğuna inanmamış, bu yüzden suikasta uğradığı düşünüldü.
Uzun bir kış gecesinde bir balık,denizin dibinde,sayıları on iki bin taneyi bulan çocuklarına ve torunlarına bir masal anlatmayaya başlar.Küçük kara balığın masalıdır bu.

               
Küçük kara balık
.Küçük kara balık annesiyle beraber denizin dibinde üstü yosun tutmuş bir kayanın altında yaşarmış.Bu kayanın altında yatarken ay ışığını görmeyi çok ister ama bir türlü göremezmiş. Sabah erken saatlerden akşam güneş batana kadar annesiyle birlikte yüzer başka bir şey yapmazlarmış.Annesinin binlerce yumurtasının arasından tek sağ kalan o olduğu için  annesi küçük kara balığa çok bağlıymış

Küçük kara balık düşüncelere dalmaya ve içine kapanmaya başladığında hasta olduğunu düşünmüş annesi,nasılsa yakında iyileşir diye düşünmüş.Halbuki küçük kara balık  bütün gün yüzüp durmaktan sıkılmış ve bulundukları derenin sonunu merak edermiş.Bir sabah  erkenden annesini uyandırmış.

-Buralardan gitmeliyim 

demiş annesine.Bundan sonrasında küçük kara balığın maceralarına ortak oluyor onunla beraber derenin sonuna,ırmağa ve denize varıyoruz.Bu yolda annesinden başlayarak bir çok engelle karşılaşıyor. Güneşin ışıklarıyla güçleniyoruz.Küçük kara balığın sonunu öğrenemiyoruz belki ama onun yolundan gidecek küçük kırmızı bir balıkla bitiyor masal.Küçük kara balık zeki ve bilmiş ve bazen ukala bir balık.Söylediği cümleler sizi gülümsetiyor.Çünkü küçük sıfatı olunca insan bu kadar büyük cümleler beklemiyor.

Zaten kısacık olduğu için daha fazla bir yazamam.Ama değinmek istediğim bir kaç detay var.Masal olmasına karşın içinde balıkların birleşerek bir salyangozu öldürmesi,küçük kara balığın hançerle dolaşması ve onunla pelikanın kesesini yırtması ve bir balıkçılı öldürmesi gibi içeriklerin bulunması çocuklar için pek uygun gelmedi bana.Öldürmek eylemini rahatça kullanması rahatsız etti..Belki de bizim algılarımız buna açık olduğu için bana öyle gelmiştir.Ama yinede en azından ilk okul beklenmeli küçük kara balıkla tanışmaları için.Kendiniz için ise en az bir defa okunması kanaatindeyim.İnce bir kitap zaten.Ben A101'den yazarın diğer popüler kitabı 'Bir Şeftali Bin Şeftali' ile birleşik bir şekilde almıştım.Ancak hemen hemen her yayın evinde bulunan kitabı e-kitap olarak da okuyabilirsiniz.Birde YouTube'dan seslendirilmiş halini de paylaşıyorum Böylece sesli halini de dinleyebilirsiniz.

   



devamını oku
PAYLAŞ:

23 Nis 2016

Kitap Yorumu || Gabriel García Márquez - Kırmızı Pazartesi

"Beni öldürdüler,Wene Hala"
Kırmızı Pazartesi
Kolimbiyalıların dediği gibi Gabo'nun kendisinin de "en iyi yazdığım kitabım" dediği Kırmızı Pazartesi işleneceğini herkesin bildiği bir cinayetin öyküsü.  1982 Nobel Edebiyat Ödülü alan roman bütün dünyada Márquez'in diğer kitapları gibi yankı uyandırmış.Yıllar öncesinden gerçek bir olayı öyküleştirerek aktarıyor.

Santiago Nasar Güney Amerika'ya son yerleşen  Arap ailelerinden birine mensup.Yakışıklı,çapkın,zeki ve bulunduğu kasaba da oldukça sevilen ,yine de hizmetçisi Divina Flor'u taciz edecek karekterde biri.Öldürüldüğü gün herkes öldürüleceğini biliyor ama engel olmuyor.Açıkçası çoğu insan bunun doğru olabileceğini bile düşünmüyor.Yazarımız da bu cinayetin arka planını araştıran Santiago'nun en yakın arkadaşı ve  onun açısından bakıyoruz.

Santiago bir namus cinayetine kurban gidiyor.Cinayetin bir gece öncesinde gelin olan  Angela Vicario baba evine geri gönderiliyor.Ve bir isim veriyor "Santiago Nasar".Ancak roman boyunca bu gönül ilişkisine ait hiç bir iz bulunamıyor. Angela Vicario'nun Santiago zengin ve güçlü biri olduğundan öldürülemeyeceğini düşündüğü için o ismi verdiğini düşünüyorum.Ancak başka bir isimde bulunamıyor.

Aslında cinayeti işleyen  Angelanın kardeşleri kasap olan ikizler Pablo ve Pedro cinayeti işlememek için bütün kasabaya Santiagoyu öldüreceklerini söylüyorlar.Belediye başkanı piskopos geleceği  için ellerinden bıçaklarını alıyor ve başından savıyor.Peder ne yapabileceğini bilemiyor zaten kasaba halkı gibi pek de inanmıyor. Herkesin haber vermemek için bir nedeni var.Santiago tıpkı masum biri gibi hiç bir tedbir almıyor.Psikopusun görmeye gideceği için silahını almıyor yanına,O gün diğer günlerin aksine ön kapıdan çıkıyor.Bunun dışında romanda dikkat çeken rastlantılar var. Nasıl olduysa onu uyaran mektubu göremiyor ve cinayetten çok sonraya kadar da kimse görmüyor.Santiago'nun annesi Plácida Linero.O gün hizmetçi oğlunun odasında olduğu söyleyince evin dış kapısını katiller girmesin diye kapatıyor.Ancak can havliyle eve doğru koşan oğlunu göremiyor.Roman boyunca Santiago'yu adım adım ölüme götüren rastlantıları okuyoruz. Bana göre hizmetçiler(Divina ve annesi) asıl katillerdi.Hizmetçi Victoria Guzmán Santiagonun babasının metresliğinden sonra hizmetçisi olduğu için Nasarlardan nefret ediyor. Divinanında aynı durumda kalacağını düşünüyor. 

 Çok çok etkileyici bir kitaptı.Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.Her detayda gizem ve ölümü hissediyorsunuz.Cinayeti sizde bilmenize rağmen son bölüme kadar tamamen oturtamıyorsunuz kafanızda. Ama kapağını kapattığımda ise her şey gözümde öylesine canlanmıştı ki film olsa nasıl olurdu diye düşündüm.Ki zaten filmi varmış.1987 yapımı olan filmde Santiagoyu Anthony Delon canlandırıyor.  Bazı erkekler yaş aldıkça güzelleşiyor diyelim :)

Anthony Delon


Aslında spoiler vermek istemem ancak cinayetin işleneceğini romanın başından itibaren yazdığı için bir kaç bilgiyi aktarmanın zararı olmaz diye düşündüm.Sizler okudunuz mu ? Düşünceleriniz nasıl ?


devamını oku
PAYLAŞ:

22 Nis 2016

HER ZAMAN BİR UMUT VARDIR

Mezun olamayacak olabilirim,sevilmeyebilirim,her an  kavga ediyor olabilirim,bu ayın sonunu getiremeyeceğim halde birde kardeşime para verecek olabilirim ve yapılan iyiliklerin hepsi başıma kalkılıyor olabilir. Ama düşündüm de eee yani? Ne olabilir ki? Bir gün düzelebilir her şey ama düzelmeyebilir de ve ben sürekli düzelmeyecek diye kafaya takıp hayattan nefret etmem neye yarar ki? Değil mi?
Şuan umudum var.Ama yarın kaybedebilirim.Bende gencim basit saçma hezeyanlarım olabilir.Ama olgunluktan ölebilirim de.Hayat bu her şey doğru ve her şey yanlış gidecek diye bir şey yok. 

Evet biliyorum bunları bana hep söylediniz ama işte ancak dank etti :)
Sevgilerle...

devamını oku
PAYLAŞ:

20 Nis 2016

GÜNAYDIN

11'de sınavım var.Ve üniversite evime acayip uzak hala hazır değilim ve oturmuş yazı yayınlıyorum.Ne kadar mükemmelim değil mi?Büyük ihtimal üç buçuk ata ata nefesim tıkana tıkana gideceğim sınava.Geç kalmayı da istiyor olabilirim aslında.Alttan sınavım bu hiçte çalışmadım. Sorumluluklardan kaçan bir insan oldum bu aralar.Kitap bile okumuyorum diyeyim siz anlayın.

Bugünlerde içimde bir his var sanki bir şey olacak ve benim bir türlü kırılmayan kısır döngümü kırqacak her şeyi yoluna sokacak bir şey olacakmış gibi.Hislerim bile karmaşık tıpkı aklım gibi.

Neyse sizlerde bu aralar iyice Güzin ablaya döndünüz sayemde.Bütün derdimi tasamı okuyor üstüne yorumlar ile destek oluyorsunuz.Allah razı olsun ne diyeyim.

Sevgilerle


devamını oku
PAYLAŞ:

14 Nis 2016

SON ZAMANLARDA #KISAKISA

Hastayım. Her tarafım dökülüyor sanki. Yürümeye mecalim bile yok. Bu halde vizelere gidip geliyorum. Üstüne bir türlü uyumayı beceremiyorum. Zaten kaçta yatarsam yatayım en geç 7'de uyanıyorum. Biyolojik saatimin gıcıklığına bakar mısınız? Hiçte nazımı çeken yok. Benim şefkatim gelmiş sanırım 

**********
Okul berbat gidiyor. Çalışasım yok zaten çalışsam da geçemiyorum. Sanırım okulu uzatacağım. Bir yandan utanırken diğer yandan ben hiç yanlış yapmayan uğraşmaya gerek olmayan evlattım. Bu kadarına müsamaha göstersinler artık.   

**********
Eteğinizdeki taşları dökmenin insanı nasıl rahatlattığını biliyor musunuz?  Babamla tartıştık. Ben tüm içimde kalanları olmasada bir kısmını ellerim ve sesim titreye titreye söyledim. Geri kalanı da yavaş yavaş söyleyeceğim. Artık korkmuyorum en fazla daha önce yapmadığı neyi yapabilir ki? 

**********
Bu aralar blogumun ismini değiştirmek düşünüyorum sonra vazgeçiyorum. Kendi adımı kullanmak garip bir rahatsızlık veriyor bana. Gerçi paranoyakça bir düşünce ne olabilir ki sonuçta. Bu kadar detaylı düşünmek yoruyor insanı. Beni şahsen tanıyan hiç bir insanın blog okuyacağını sanmıyorum. En iyisi böyle kalsın 

**********
Bazılarınız hayal kurmaktan korktuğumu biliyor. Gerçekleşmeyeceğini düşünüyordum çünkü. Ama bu günlerde akşam yatağımda sabah kalktığımda bazı hayaller kuruyorum. Nihayet :) Bavulumu topluyorum hayallerimde. Gidiyorum bu şehirden. Hep istediğim gibi yalnız yaşıyorum. Nihayet yapmak istediğim mesleğide bulmuş oluyorum. Zaman zaman aşçılık oluyor bu :) sonra yaşımı düşünüp vazgeçiyorum. Bir başka hayalimde kızım eşlik ediyor bana. Henüz olmayan kızım :) Belki erken belki saçma ama Zeynep'i istiyorum. 

**********
Cenazemiz var. Babaannemin amcaoğlu vefat etti. Ailece dayı derdik ona. Bir kaç önce 6 aylık ömür biçmişlerdi. Beynindeki tümör hızla büyüyordu çünkü. Tedaviye başladılar ancak 6 ay sürmedi bile. En büyük teselli fazla sürünmeden kurtulması. O kadarcık ayda bile yataktan kalkamıyordu. Allah rahmet eylesin ve bu durumdaki bütün hastalara şifa versin inşallah. 

*********
Son bir şey; Yazılarım sizi sıkıyorsa yada  daha farklı bir içerik istiyorsanız lütfen belirtin. Hayırla iyilikle sevgiyle kalın...

devamını oku
PAYLAŞ: